YİRMİ ÜÇÜNCÜ MEKTUB

Tarih: 2013-03-19 | Yazar : İmam-ı Rabbani (kuddise sirruhu) | Kategori: Tasavvuf

Bu mektûb, Hân-ı Hânân ismi ile meshûr Abdürrahîme “rahmetullahi teâlâ aleyh” arabî olarak yazılmıs olup, dîni, câhillerden ögrenmegi men’ etmekde ve soy adı seçmekden bahs etmekdedir:

Allahü teâlâ hepimizi lâfdan kurtarıp, is yapmak nasîb buyursun. İnsanların en iyisi ve hepsinin Peygamberinin “sallallahü aleyhi ve sellem” hâtırı için, amelsiz ilmden, ise yaramıyan bilgilerden korusun!

Arabî mısra’ tercemesi:

Bir kimse ki, bu düâya âmîn diye,

Hak teâlâ, o kula rahmet eyleye!

Ey, yüksek yaratılıslı kardesim! Allahü teâlâ, sizin yaratılısınızda bulunan kemâlâtın meydâna çıkmasını ihsân eylesin! Bu dünyâ âhıretin tarlasıdır.  Burada tohum ekmeyip, yaratılısda bulunan, toprak gibi yetisdirici kuvvetini isletmeyenlere, bundan fâidelenmeyenlere ve amel, ibâdet tohumlarını elden kaçıranlara yazıklar olsun! Toprak gibi yetisdirici kuvveti isletmemek, oraya birsey ekmemekle veyâ zararlı, zehrli tohum ekmekle olur. Bu ikincisinin zararı, bozuklugu, birincisinden kat kat dahâ çokdur. Zehrli bozuk tohum ekmek, dîni, din derslerini, dinden haberi olmayanlardan ögrenmek ve din düsmanlarının kitâblarından [mecmû’alarından] okumakdır. Çünki, din câhilleri, nefsine uyar, keyfi pesinde kosar. Dîni, isine geldigi gibi söyler. Karsısındakinin de nefsini azdırır ve kalbini karartır. Çünki, din câhilleri, din dersi verirken [din kitâbı yazarken], islâmiyyete uygun olmıyanı uygun olandan ayıramaz. Gençlere neleri ve nasıl anlatmak lâzım geldigini bilemez. Kendi gibi, talebesini de câhil yetisdirir. Birçok seyler okuyup ezberlemekle, [baska ilm kollarında söz sâhibi olmakla, fen ve san’at su’belerinde ihtisâs kazanmakla] insan din adamı olamaz, [din kitâbı yazamaz]  ve din bilgisi veremez.

Bir din âlimi, gençlere din ögretecegi zemân, bunlara önce, dinsizler, islâm düsmanları [ve câhil din adamları] tarafından sırınga edilen, yanlıs propagandaları, iftirâları anlayıp, anlatıp, onların temiz ve körpe kafalarını bu zehrlerden temizler. Zehrlenen rûhlarını tedâvî eder. Sonra, yaslarına, anlayıslarına göre, islâmiyyeti ve meziyyetlerini, fâidelerini, emrlerindeki ve men’lerindeki hikmetleri, incelikleri ve insanlıgı se’âdete ulasdırdıgını, onlara yerlesdirir. Böylece gençlerin rûh bagçelerinde derdlere devâ, rûhlara gıdâ olan nefis çiçekler yetisir. Böyle bir din âlimini ele geçirmek, en büyük kazancdır. Onun bakısları, rûhlara isler. Sözleri, kalblere te’sîr eder. Dîn-i islâmı, hâzır lokum gibi yutmak, susuz kalmıs iken, soguk serbet içip cigerlerine kadar serinliyebilmek, ancak böyle bir Allah adamının sunması ile mümkindir. Allahü teâlâ, hepimizi Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın dogru yolundan ayırmasın! Âmîn. Çünki, insanları dünyâ ve âhıret râhatına kavusduran, ancak bu yoldur. Su fârisî beyt ne güzel söylenmisdir.

Beytin tercemesi:

Arabistândan dogan, Muhammed “aleyhisselâm”

Iki cihânda, üstün Odur, hemân!

Kara toprak altında kalsın, her an,

Onun kapısında, toprak olmıyan!

 

Peygamberlerin “alâ nebiyyinâ ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” en yüksegine, en üstününe bizden selâmlar olsun!

Ne kadar sasılacak seydir ki, kıymetli teveccühünüze kavusmakla sereflenen sâ’irlerden birinin, bir kâfir ismini soyadı aldıgını isitdim. Hem de, kendisi seyyidlerden, sevmemiz lâzım gelen büyüklerden biridir. Keski bunu duymasaydım. Bu alçak ismi acabâ niçin aldı? Bir dürlü anlıyamıyorum. Böyle ismleri almakdan, korkunç arslanlardan kaçmakdan, dahâ çok kaçmak lâzımdır. Böyle ismleri, her çirkinden dahâ çirkin görmek lâzımdır. Çünki, bu ismler ve onların sâhibleri, Allahü teâlânın düsmanlarıdır.Onun Peygamberinin “sallallahü aleyhi ve sellem” düsmanlarıdır. Müslimânların,[ister hıristiyan olsun, ister yehûdî olsun, isterse kitâbsız olsun bütün] kâfirleri düsman bilmesi emr olunmusdur. Bu gibi pis ismleri, evlâdına koymamaları, her müslimâna vâcibdir. Benim tarafımdan ona söyleyiniz! Bu ismi degisdirsin! Onun yerine, ondan hayrlı ve müslimâna yakısan bir ism koysun. Müslimân olana, müslimân ismini koyması yakısır. Allahü teâlânın sevdigi ve Onun Peygamberinin “sallallahü aleyhi ve sellem” begendigi, islâm dîninde bulunmakla sereflenmis bir kimsenin hâline uygun da, ancak budur.

[Ebû Dâvüd ve Muhammed ibni Hibbân bildiriyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Kıyâmet günü ismlerinizle ve babalarınızın ismleri ile çagrılacaksınız. Onun için güzel ismler alınız!) buyurdu. Tirmüzî bildirdigine göre Âise “radıyallahü anhâ” buyurdu ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” çirkin ismleri degisdirirdi).]

Tirmüzî ve Ibni Mâce “rahmetullahi aleyhimâ” bildiriyor: Abdüllah bin Ömer “radıyallahü anhümâ” buyurdu ki, (Hazret-i Ömerin bir kızının adı Âsıye ya’nî isyân edici idi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, onu degisdirdi. Cemîle yapdı). Bunlar gibi, dahâ birçok insan, yer ve sokak ismini degisdirerek, müslimâna yakısan ismler takdıgını Ebû Dâvüd bildirmekdedir. Hadîs-i serîfde, (Kötü zan altında kalınacak yerlerden kaçınız!) emr olundu. Dinsizlik alâmeti olan ve bu zannı uyandıran ismleri koymakdan, [sözleri söylemekden ve alâmetleri kullanmakdan ve isleri yapmakdan] kaçınmak, her müslimânın vazîfesidir. Bekara sûresi, ikiyüzyirmibirinci âyetinde meâlen, (Mü’min olan bir köle, kâfir olan bir begden, dahâ kıymetlidir!) buyuruldu.

Muhammed aleyhisselâmın yolunda gidenlere, Allahü teâlâ, selâmet versin! Âmîn.

Mâlu mülke olma magrûr, deme var mı ben gibi!

Bir muhâlif yel eser, savurur harman gibi.