Birinci Cild Kırksekizinci Mektub

Tarih: 2013-11-06 | Yazar : İmam-ı Rabbani (kuddise sirruhu) | Kategori: Tasavvuf

Bu mektûb, yine nakîb seyyid şeyh Ferîde yazılmıştır. Din âlimlerine hurmet etmek lâzım olduğunu bildirmektedir:

Allahü teâlâ, Peygamberlerin en üstünü hurmeti için, din düşmanlarına karşı olan mücâdelenizde yardımcınız olsun! Mübârek mektûbunuzu okumakla şereflendik. İlm öğrenen ve tasavvuf yolunda çalışan gençlere sarf etmek üzere, bir miktâr para gönderdiğinizi yazıyorsunuz. İlm öğrenen talebeyi, tasavvufa çalışanlardan önce yazdığınızı görünce çok sevindik. (Zâhir, bâtının alâmetidir) buyurmuşlardır. İnşâallah mübârek kalbinizde de, bu talebe, daha önce bulunmaktadır. Arabî mısra' tercümesi:

Her kabdan, içinde olan, dışarı sızar!

İlm talebesini ileride tutmak, islâmiyetin ilerlemesine sebep olur. Bunlar islâmiyetin bekçileridir. Muhammed aleyhisselâmın dînini, soysuzlara karşı bunlar koruyacaktır. Kıyâmet günü herkese islâmiyetten sorulacak, tasavvuftan sorulmıyacaktır. Cennete girmek, Cehennemden kurtulmak, ancak islâmiyete uymakla olur. İnsanların en iyileri, seçilmişleri olan Peygamberler “salevâtüllahi teâlâ ve teslîmâtühü aleyhim”, herkesi islâmiyete çağırmıştır. Kurtuluş yolu islâmiyettir. O büyükler, islâmiyeti bildirmek için gönderildi. O hâlde en kıymetli ibâdet, insanlara yapılacak en büyük iyilik, islâmiyetin öğrenilmesine, yapılmasına çalışmaktır ve islâmiyetin bir emrini meydana çıkarmaktır. Hele, din düşmanları, azgınca, dîne saldırarak, islâm kitaplarını yok ettikleri, müslüman yavrularını aldattıkları bir memlekette, Allahü teâlânın emirlerinden bir dânesinin yapılmasına sebep olmak, binlerle, milyonlarla lira sadaka vermekten daha sevaptır. Çünkü, bu ufak iş, Peygamberlere uymak, onların vazîfesine ortak olmaktır. Hâlbuki, ibâdetlerin en kıymetlisi, sevapların en çoğu onlaradır. Milyonla sadaka vermek, hayrât, hasenât yapmak ise, herkese müyesser olabilir. İslâmiyetin meydana çıkmasına çalışmak, nefsin istemediği şeydir. Buna çalışan, nefsi ile cihâd etmiş olur. Hayrât yapmak ise, nefsin hoşuna gidebilir. Fakat, islâmiyetin öğrenilmesi, yapılması için para sarf etmek, şüphesiz çok kıymetlidir. Bu niyet ile az bir şey vermek, bu niyet olmadan sarf edilen milyonlardan aşağı değildir.

Suâl: Nefsine uyan ilim talebesi, nefsi ile cihâd eden sôfîden nasıl üstün olabilir?

Cevap: İlm öğrenen kimse, nefsine uymakla kendine zarar yaparsa da, herkes onun ilminden faydalanır. Kendini yakarsa da, başkalarının kurtulmasına sebep olur. Sôfî ise, kendini kurtarmakla uğraşmaktadır. Başkalarına faydası yoktur. İslâmiyet, insanların saadetine çalışanları, kendini kurtarmaya çalışanlardan, daha üstün tutmaktadır. [İbni Âbidîn, c. 5, s. 261]

Evet, tasavvuf yolunda ilerliyen bir sâlik, fena ve bekâ makamlarına erer ve sonra insanları dâvet etmek vazîfesi ile şereflendirilirse, Peygamberlik makamından nasibi olur. İslâmiyeti bildirenlerden, herkesi saadete erdirenlerden olur. İslâm âlimleri gibi üstün ve kıymetli olur. Bu, Allahü teâlânın öyle bir nîmetidir ki, dilediği seçilmişlere ihsân eder. Onun ihsânı pek büyüktür.

[İslâmiyetin öğretilmesine çalışmak, îman edilecek şeyleri, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında bildirdikleri gibi yaymak ile ve şeriati, yâni Allahü teâlânın emir ve yasak ettiği şeyleri, fıkh kitaplarına uygun olarak bildirmek ile olur. Evvelâ, ingiliz câsûslarının ve bid'at ehlinin, mezhepsizlerin yalanlarına cevap verilir. Böyle çalışanlara,beden ile hizmet edenler ve mâl ile, söz ve yazı ile ve duâ ile yardım edenler de, bu sevaba kavuşurlar. Fakat, bu işleri, yalnız Allah rızası için ve kanûnlara uygun olarak yapmak ve fitneye sebep olmamak lâzımdır.]