Birinci Cild Yüzseksenaltıncı Mektub

Tarih: 2014-09-04 | Yazar : İmam-ı Rabbani (kuddise sirruhu) | Kategori: Tasavvuf

Bu mektûb, Kâbil müftîsi hâce Abdürrahmâna yazılmıştır. Sünnet-i seniyyeye uymağı, bid'atlerden kaçınmağı istemektedir:

Allahü teâlâya ağlıyarak, sızlıyarak ve Ona sığınarak ve güvenerek yalvarıyorum ki, bu fakiri ve ona bağlı olanları, bid'at olan işleri yapmaktan korusun ve bid'atlerin güzel ve faydalı görünmelerine aldanmaktan muhâfaza buyursun! Seçilmiş olanların, sevilenlerin efendisi, en üstünü hâtırı için bu duâyı kabûl eylesin! (Bid'at) demek, Resûlullahın zamanında ve Onun dört halîfesi zamanlarında bulunmayıp da, dinde sonradan meydana çıkan şeylere denir. Bid'atleri ikiye ayırmışlar: (Hasene) [güzel] ve (Seyyie) [kötü]. Resûlullahın ve dört halîfesinin zamanlarında bulunmayıp da, dinde sonradan meydana çıkan ve bir sünnetin unutulmasına sebep olmıyan güzel şeylere, (Hasene) demişlerdir. Sünneti ortadan kaldıran bid'ate de, (Seyyie) demişlerdir. Bu fakir, bu bid'atlerin hiçbirinde güzellik ve parlaklık görmüyorum. Yalnız karanlık ve bulanıklık duyuyorum. Eğer bugün, kalbler kararmış olduğundan, bid'at sahibinin işleri iyi ve güzel görülürse de, yarın kıyâmet günü, kalbler uyandığı zaman, bunların zarar ve pişmanlıktan başka bir netîce vermedikleri görülecektir. Fârisî beyt tercümesi:

Ciğeri yakan düşünceden, gözüme uyku girmedi,

acaba o sevgilim, geceyi kiminle geçirdi?

Resûlullah buyurdu ki, (Bizim dînimizde yapılan her yenilik, her reform fenadır, atılmalıdır). Atılması lâzım olan şeyin neresi güzel olur? Bir hadis-i şerifte buyurdu ki: (Sözlerin en iyisi, Allahü teâlânın kitabıdır. Yolların en iyisi, Muhammed aleyhisselâmın gösterdiği yoldur. İşlerin en kötüsü, bu yolda yapılan değişikliklerdir. Bid'atlerin hepsi dalâlettir, sapıklıktır). Başka bir hadis-i şerifte, (Allahü teâlâdan korkunuz! Sözümü iyi dinleyiniz ve itaat ediniz! Ben öldükten sonra gelecekler, çok ayrılıklar göreceklerdir. O zaman, benim ve halîfelerimin yolumuza sarılınız! Dinde yeni ortaya çıkan şeylerden kaçınınız! Çünkü, bu yeni şeylerin hepsi bid'attir. Bid'atlerin hepsi dalâlettir, doğru yoldan ayrılmaktır) buyuruldu. Dinde yapılan her değişiklik bid'at olunca ve her bid'at, dalâlet olunca, bid'atlerin hangisine güzel denilebilir? Bu hadis-i şeriflerden anlaşılıyor ki, her bid'at sünneti ortadan kaldırmaktadır. Bid'atlerin, bir kısmı kaldırır, bir kısmı kaldırmaz demek, pek yanlıştır. Görülüyor ki, bid'atlerin hepsi seyyiedir, kötüdür. Resûlullah buyurdu ki: (İnsanlar, ortaya bir bid'at çıkarırlarsa, Allahü teâlâ, buna karşılık bir sünneti yok eder. Sünnete yapışmak, ortaya bid'at çıkarmaktan iyidir). Hassân bin Sâbitin bildirdiği hadis-i şerifte, (Bir millet, dinlerinde bir bid'at yaparsa, Allahü teâlâ, buna benzeyen bir sünneti yok eder. Kıyâmete kadar bir daha geri getirmez) buyuruldu.

Âlimlerimizin hasene dedikleri bid'atlerden bir kısmına dikkat edilirse, sünneti yok etmekte oldukları görülmektedir. Meselâ, meyyiti kefenlerken, ölünün başına sarık sarmaya (Bid'at-i hasene) demişler. İyi düşünülürse, bu bid'at, sünneti bozmaktadır. Çünkü kefende sünnet, üç parça olmasıdır. Sarık dördüncü oluyor. Sünneti değiştiriyor. Değiştirmek, yok etmek demektir. Âlimler, sarığın ucunu sol omuz üzerine sarkıtmak güzel olur demiş. Hâlbuki, iki kürek arasına sarkıtmak sünnettir. Bu bid'at de, sünneti, açıkça yok ediyor. Bunun gibi âlimler, namazda, kalb ile niyet etmekle berâber, ağız ile de söylemek müstehab olur demiştir. Hâlbuki, Resûlullah efendimizin, Eshâb-ı kirâmın ve Tâbiîn-i ızâmın söz ile niyet ettikleri, ne kuvvetli bir haber ile, ne de zayıf bir haber ile bizlere hiç ulaşmamıştır. İkâmet okununca hemen (Allahü ekber)diyerek namaza dururlardı. Bunun için, ağız ile niyet etmek bid'at oluyor. Bu bid'ate hasene demişlerdir. Hâlbuki anlıyorum ki, bu bid'at, yalnız sünneti yok etmekle kalmıyor, farzı da yok ediyor. Çünkü ağız ile niyet etmek câiz olunca, çok kimse, yalnız ağızla niyet ederek kalb ile niyet etmediklerinden hiç korkmuyorlar. Böylece, namazın farzlarından biri olan kalb ile niyet yapılmıyor. Bu farz yok oluyor. Namaz kabûl olmuyor. Bunlar gibi daha nice bid'atler, reformlar, herhangi bir bakımdan olsa bile, sünnetten fazla oluyorlar. Bu ziyâdelik, sünneti değiştirmek demektir. Değişiklik ise, yok etmek demektir.

O hâlde, Resûlullahın sünnetine birşey katmamalı ve Onun Eshâb-ı kirâmına uymalıdır. Çünkü, Eshâb-ı kirâmdan herbiri, gökteki yıldızlar gibidir. Herhangi birine uyan saadete kavuşur.

[İbni Âbidîn diyor ki, (Namaza başlarken niyet etmenin farz olduğu sözbirliği ile bildirildi. Niyet, yalnız kalb ile olur. Yalnız söz ile niyet etmek bid'attir. Kalb ile niyet edenin, şüpheden, vesveseden kurtulmak için, söz ile de niyet etmesi câizdir.)]

Kıyâs ve ictihâd, bid'at değildirler. Çünkü bunlar, (Nusûs)un, yâni âyetlerin mânalarını meydana çıkarmaktadırlar. Bu mânalara başka birşey eklemezler. (Ey akıl sahipleri! İyi anlayınız!) meâlindeki âyet-i kerime, kıyâs ve ictihâdı emretmektedir.