Dünya ve Ahiret Efendimizin Veladeti Münasebetiyle

Tarih: 2013-01-22 | Yazar : Nimetullah Arvas | Kategori : Genel

Efendimiz (sallalahu aleyhi ve-sellem) Nübüvvet ve Risâlet sarayının kubbesinin kilit taşı mesabesinde olup,  bu yapının mütemmim cüz'üdür.  Beşer olduğu halde hiçbir beşere benzemeyen sadece Risâletpenâh Efendimiz'dir.

Ahmed YESEVÎ Hazretlerinin tabiriyle O:

On sekiz binâleme server olan Muhammed 

Otuz üç bin Ashâba rehber olan Muhammed (aleyhi’s-selâtu ve’s-selâm)’dır.

Beşer tarihinde Efendimiz’in haricinde hiç kimse; “Seni, ancak; âlemlere rahmet olarak gönderdik” İlâhî hitaba mazhar olmamıştır.

Merhûm Süleyman ÇELEBİ’nin,

“Ey risâlet tahtının sen hâtimi,                                      

Ey nübüvvet mührünün sen hâtemi”

ifâdeleriyle; Efendimiz, risâlet ve nübüvvet halkasının sonuncusu ve bu fermanın mührüdür.

Allah-u Teâlâ tarafından sevilen ve seçilen Efendimiz, Yüce Allah tarafından "En güzel örnek" olarak takdim edilmiştir. Ademoğullarının Efendisi (Seyyid'i) Peygamberlerin imamı, Ümmeti için ilk şefaatçi ve şefaati kabul edilen Hz. İbrahim'in duası, Hz. İsa'nın müjdesi ve annesi Hz. Amine'nin rüyası olan Efendimiz (aleyhi’s-selâtu ve’s-selâm)'ın mescidi; İsra ve Mi'raç mu'cizesinin vuku bulduğu Mescidi Aksa, onun mihrabı emin ve mükerrem belde Mekke, O eşsiz hatibinin minberi ise gönüllerin inşirah bulduğu Taybe yani Medine-i Münevvere'dir. O'nu nurlandıranın üzerine salat ve selam olsun. Merhum Necip Fazıl ifadesiyle; O, çöle, bütün zamana, bütün mekana inen nurdur.

O’nu tasdik edip imân etmek ve O’na tabî olmak gerçek saadete ulaşmanın vesilesidir. Nitekim bütün Peygamberlerden de, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’e îmân etmeleri ve tebliğ ettiği son din olan İslâmiyet’e yardımcı olmaları husûsunda söz alınmıştır. 

"Hani, Allah peygamberlerden, "Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz" diye söz almış ve, "Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?" demişti. Onlar, "Kabul ettik" demişlerdi. Allah da, "Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım" demişti. (Âl-i İmrân 81)

Efendimiz Aleyhi’s-Salâtu ve’s-Selâm’ın Risâlet ve Nübüvvetinin Özelliklerinden Bazılarını Aşağıdaki Şekilde Tâdat Etmek Mümkündür:                                                                                                                           

a) Hâtemiyyet: Çünkü; O’ndan sonra peygamber gelmeyecektir. Tebliğ ettiği din Allah katında yegane din olan İslamiyettir. Nübuvvet Risaletten önce gelir. Her Resul Nebi'dir. Her Nebi ise Resul değildir.  Tarihte, O’nun vefâtından sonra peygamberlik iddiasında bulunanlar “Kezzâb” (çok yalancı) sıfatıyla anılmışlardır. Müseylemetü’l Kezzâb gibi.

"Muhammed (a.s.v.), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resülü ve nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir” (Ahzâb 40)

b) Umûmiyyet: Efendimizin risâleti bütün insanlığı ve hatta cinleri kapsar. “Âlemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammed’e Furkan’ı indiren Allah, yüceler yücesidir.” (Furkan 1)

Alemler ifadesi içerisine cinler de girdiğinden Peygamber Efendimiz hem insanlara ve hemde cinlere Peygamber olarak gönderilmiştir. Genelde bütün Aleme, özelde ise Kaffeten linnas bütün insanlara.

"(Ey Habibim!) (a.s.v.) De ki: "Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. O halde Allah'a ve O'nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız." (Araf 158)

"Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Sebe 28)

görüldüğü üzere O, Ayet-i kerimelerde Alemlere rahmet olarak gönderildiği gibi yeryüzünde bulunan bütün insanlara ve hatta cinlere peygamber olarak gönderildiği açıkça bildirilmektedir. Çünkü O, Resul'ü Sakaleyn'dir.(s.a.v.)

c) Nasıhıyyet (Nesh, yürürlükten kaldırma): O’nun tebliğ ettiği şeriat, kendinden önceki şeriatleri neshetmiştir.(yürürlükten kaldırmıştır.)

“Kim, İslâm’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân 85)

Zira; “Allah katında din, şüphesiz İslam’dır. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın ayetlerini kim inkâr ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görür.” (Âl-i İmrân 19)

Kur'an-ı Kerim kendinden önceki semavi kitapların doğrularını tasdik etmiştir.

Tahrif edilen hususları tashih etmiştir. (Düzeltmiştir)

Ağır yükümleri tahfif etmiştir. (Hafifletmiştir.)

d) Şumûliyyet: O’nun tebliğ ettiği din, hayatın her safhasını kapsar.

"Ey Habibim! De ki: "Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir." (En’âm 162)

Namaz ve diğer ibadetler, ibadet kısmını; hayat ve ölümse; insanın bütün hayatını içine alır.  Dolayısıyla beşikten mezara kadar insanın bütün hayatını kapsadığı gibi, ölüm ötesi hayatı da kapsar.   

“…Sana her şeyi açıklayan ve Müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, rahmet ve müjde olarak Kuran’ı indirdik.” (Nahl 89)

İdrak etmekte olduğumuz Mevlidi Nebevi'nin, Efendimizin mü'minler arasında muhabbetinin yaygınlaşıp zirveye çıkmasını, yaralı gönüllere merhem, dertlere derman, gözlerimizin ferine nur, gönüllerimize sürur, dağınık kalplerimize rahmet ve ülfete vesile olmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz. Unutmamak gerekir ki, O'na tabi olmadan kurtuluşa ermek mümkün değildir. Şiddetli esen fitne fırtınalarına karşı üzerinde bulunduğu Sırat-ı Müstakim'e tabi olmadıkça, Sahil-i Selamete çıkmak Hakikati bulmak hayaldir. İmam-ı Rabbani hazretlerinin ifadesiyle; Nübüvvetin sürmesi ile gözlerini sürmelemedikleri için filozoflar dahi Hakikati bulamamıştır. Hepimize düşen Nebevi Tereke'ye sahip çıkıp, Sünnet-i Seniyye ile iç dünyamızı temizlemek, dış dünyamızı süslemek olmalıdır. Bu da ancak, O'nun bereketiyle mümkündür. O'na tabi olmadan Allah u Teala'yı sevmek, Allah u Teala tarafından sevilmek mümkün değildir.

Dünya gözümüzle göremedik, Ahirette Kevser havuzu başında görmemizi Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.

Kandiliniz mübarek olsun.




Etiketler: mevlit kandili,nimetullah arvas


Yazarın (Nimetullah Arvas) Diğer Yazıları

  • Geçmişi yâd etmek, numune-i imtisal şahsiyetlerden bahsetmek, geleceğe hazırlanma noktasında büyük önem arz etmektedir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinin bir kısmı geçmiş ümmetlerin peygamberlerinin kıssalarını bildirmektedir

  • Ameli ve nazari ciheti ile tasavvuf ilminde mütehassıs, tasavvuf tarihi hocalarından Seyyid Abdulhakim Arvasi (1865-1943) (kuddise sirruh) "Er-Riyadüt-Tasavvufiyye" adlı eserinde tasavvufun risalet ve nübuvvetle başladığını,kaynağının nübuvvet ve risalet olduğunu ifade etmektedir.

  • Sahabe-i Kiram'dan bazılarının Efendimiz (aleyhi-s salatu ve's selam'a) kendinizden bahseder misiniz sorusuna cevaben Efendimiz "Ben İbrahim'in duasıyım, Hz. İsa'nın muştusuyum, annemin rüyasıyım" şeklinde cevap vermişlerdir. Gerçekten Hz. İbrahim (ala nebiyyina aleyhi-s salatu ve's selam) Allah-u Teala'nın ayetlerini okuyacak, kitap ve hikmeti öğretecek bir peygamberin (Hz. Muhammed'in) gelmesi için Kâbe'nin inşasından sonra Mekke'de şöyle dua etmiştir

  • Efendimiz (sallalahu aleyhi ves-sellem) Nübüvvet ve Risâlet sarayının kubbesinin kilit taşı mesabesinde olup, bu yapının mütemmim cüz'üdür.Beşer olduğu halde hiçbir beşere benzemeyen sadece Risâletpenâh Efendimiz'dir.

  • Medrese Arapça kökenli bir kelime olup mastarından türetilmiş vezninde ism-i mekândır. Kelimenin Kur'ân-ı Kerîm'de bazı ayetlerde meâlen; okumak, öğrenmek, öğretmek ders almak anlamlarına geldiğini Râğıb El-İsfahânî müfredat adlı eserinde bildirmektedir.