İnsanlık Kimi Özlediğini Bir Bilse

Tarih: 2013-01-22 | Yazar : Seyyid Ahmed Arvasi | Kategori : Genel

İnsanlığın içinde bulunduğu “ahvalı” düşündüm de Şanlı Peygamberimi ve 0’nun aziz kadrosunu özledim. Şu anda, hepimiz, o’na ne kadar muhtacız!

“Kara” ve “kızıl” zulüm idareleri altında inleyen, sömürülen, “sahte tanrılar” karşısında boyun eğen, “putlaştırılan” kanlı diktatörlerin hayalleri ile ürperen milyonlarca, hatta milyarlarca insanın halini düşündüm. Bütün bu zulüm idarelerini, bu “sahte tanrıları” yıkmak, asrımızda yontulan bütün putları kırmak ve insanlığı, bunların kanlı pençesinden kurtarmak gerektiğini gördüm fakat; güçsüzlüğüme esef ettim. Bütün bu işleri, muhteşem bir kadro kurarak başaran Sevgili Peygamberimi düşündüm. 

Ve şimdi, nurlu Medine topraklarında “örtüler altında” yatan o şanlı kurtarıcıyı özledim.

“Mazlumları zalim” “mağdurları gaddar” ilan ederek mahkum eden mahkemeleri devletin makam ve mevkilerini “yandaşlarına” birer arpalık tarzında dağıtan politikacıları, kendi tahakkümüne ve zümrevi menfaatlerine kapı açan “yazılı bir ihtiras belgesi” olmaktan öte bir değeri bulunmayan “ilkeleri” birer anayasa ve kanun biçiminde, tertip ve hilelerle “halka kabul ettiren” ve sonra mikrofonlara çıkarak “milli iradeden” söz eden madrabazları ve bütün bunlara seyirci kalan “kuvvet ve kudret sahiplerini” gördüm...

Ve “emanetleri ehline veremezseniz kıyameti bekleyiniz”, “bir saat adalet bin rekat nafile namazdan daha üstündür” diyen ve bunu yaşatan sevgili Peygamberimi özledim.

Ezilen, kahredilen, sömürülen milyonlarca dindaşımın ve kandaşımın dertleri ile dertlendiğim için beni kınayan, suçlu ilan eden ve tarihin gelmiş ve geçmiş en kanlı diktatörlerini birer “kurtarıcı” olarak ortaya koyan, mazlumların kan ve gözyaşlarını gizleyerek zalimlere alkış tutan “basın ve yayın” organlarını ve bu durum karşısında susan “örgütleri” ve “bilim adamlarını” gördüm.

Ve “Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır”., “Hak yolda akıtılan bir damla mürekkep, şehit kanından daha mübarektir” diye buyuran sevgili Peygamberimi özledim.

“Kainatın efendisini” sevmeyi, Allah’ın kitabını yüceltmeyi, tarihin kaydettiği, bütün zaman ve mekanların en büyük kurtarıcısı şanlı Peygamberi rehber edinmeyi “gericilik” sayan; ne idüğü belirsiz “küçük adamları”, propaganda ile şişirerek “sahte kahramanlar” yontan “çağdaş putperestleri” hüzünle gördüm...

Ve bütün “sahte mabutları” yıkarak, Allah’tan başka ilah olmadığını ilan eden ve insanlığın şerefimi kurtaran şanlı Peygamberimi özledim.

“Kara” ve “kızıl” filozofların pençesinde inleyen, aklını yitiren, şaşkına dönen, kapitalizmin, komünizmin, faşizmin, rasizmin, hedonizmin, nihilizmin ve anarşizm bataklığına saplanan, çıldıran, tepinen, boğuşan milyonlarca insanın yürekler acısı halini gördüm de...

“Siz -bütün insanlar- Allah’a muhtaçsınız”, ayetini tebliğ eden ve şaşkın akla, “Vahiy” ile yol gösteren şanlı Peygamberimi özledim.

O’nun yüce kadrosunu, muhteşem ve mübarek Sahabiler ordusunu özledim. 

Asırlarca O’nun nurlu izini takip eden “Ecdad-ı Izamı” özledim.

Yani Hz. Ebubekir’leri, Hz. Ömer’leri, Hz. Osman’ları, Hz. Ali’leri ve diğerlerini özledim. 

Yani, Selçuk’ları, Alparslan’ları, Osman’ları, Orhan’ları, Murad’ları ve Yavuz’ları ve daha nice gerçek kahramanları özledim.




Etiketler: Seyyid Ahmet Arvasi,MEvlit Kandili


Yazarın (Seyyid Ahmed Arvasi) Diğer Yazıları

  • İslâm terbiyesinde “medreseler” kadar “’tekkelerin” de mühim bir yeri vardır

  • “Şeriat”, müminleri, dıştan, “tarikat” İçten “disipline ederdi”. Bu sebepten “medrese” ile “tekke ve dergâhlar” arasında bir “çatışma” değil, işbirliği esastı. 

  • "Türk milleti, yeni ihtida etmiş bir millet değildir. O en az bin yıldan beri İslâm ile müşerref olmuştur.

  • Tasavvuf ve Terbiye

    2016-02-22

    İslâm’da “sofî” kelimesinin menşei etrafında mühim tartışmalar cereyan etmiştir. Bizi, bu tartışmalar pek fazla ilgilendirmemektedir

  • İki Kavram

    2016-02-17

    İslâm’ın iki mukaddes kavramı… “Şeriat” ve “Tasavvuf… “

  • İslâm'da din, itibari, milli, mahalli veya beynelmilel bir değer değildir. İslâm, bütün zaman ve mekânların dini olarak âlemşümuldur. 

  • Hür İnsan

    2014-02-18

    Sayılarda anlaşmak kolaydır da, kelimelerde ve kavramlarda anlaşmak zordur. Bu sebepten ilim adamları, matematiği yalnız bir ilim olarak değil, "metodoloji" olarak da ele almışlardır.  

  • "Düşünen insana" saygı duyulur. "Şartlanmış insan" saygıya değer bulunmaz. Düşünen insan araştıran, "hakikate" özlem duyan kimsedir. 

  • Bundan 40 sene önce idi.Ailece Erzurum'da oturuyorduk.Ben,ortaokul son sınıfta idim.Evimiz misafirsiz kalmazdı.Akraba, eş ve dostumuz az değildi.

  • “Seni çok özledik. Galiba, derin yaralarından kan sızarak şehadet şerbetini içmeye yaklaşan bir mücahidin, bir yudum serin suya iştiyakından daha fazla bir özlem içindeyiz. 

  • Biz, genç okuyucularımıza, Batılı düşüncenin esaslarını kısaca anlatacağız. "Vahyin aydınlığından" kaçarak kendi "idrakini" gerçeğin mihengi sanan, Nietzsche' (Niçe) nin "trajik adamı", yani bir bakıma Batılı filozof, saçlarını ve sakalını yolarak düşünüyor: Acaba bilginin kaynağı objeler (esya) mi, yoksa "insan zihni" mi? İşte, her rengi ile Batı filozofisinin dimağını eriten, çatışmalara sebep olan, koskoca "felsefe tarihini" meydana getiren "temel soru" bu olmuştur. Evet bilginin kaynağı, "objet" mi, yoksa "sujet" mi? Varlığın mahiyeti nedir?

  • Fikir Sistemi

    2013-04-18

    Ülkemizde, nasıl meydana geldiği ayrı bir tartışma konusu olan "kavram kargaşalığı" belası yüzünden, gerçekten anlaşmak zorlaşmıştır. Sistem, doktrin, program, plan, strateji.. gibi kavramlar içiçe girmiş, çok defa birbirlerinin yerine kullanılır duruma getirilerek zihinler karıştırılmıştır. Oysa, bunlar farklı şeylerdir.

  • Âlem, bir «Kitab-ı Ekber» (en büyük kitabı) dir. Yer ve gökler, bu kitabın sahifeleri, maddî, hayatî ve ruhî tezahürleri ile bütün varlık ve olaylar ise, bu kitaba yazılmış «mesajları» yahut Kur'an-ı Kerim'in ifadesi ile «âyetleri» ifade ederler. Bu büyük kitabın muhatabı da «düşünen insan»dır. Düşünen insanın rehberi de akla yol gösteren ve onu vahyin aydınlığında yürüten «Kitabullah» tır

  • Madde, hayat ve ruh, itibarî (relatif) varlıklardır, Mutlak Varlık ise sadece Allah...İtibarî ve izafî varlıklar, yokolan varlıklar demek değildir. Varlıklarını Mutlak Varlığa borçludurlar. O'nunla vardırlar, O'nunla varlıkta durmaktadırlar

  • Kur'ân-ı Kerîm'in muhatabı, herhangi bir kavim, zümre ve sınıf değildir. O, bütün âlemlere ve bütün insanlara hitap eder. Yüce Kitabımız'da sıksık« Ya! Ben-i Âdeme.» (Ey! Adem-oğulları) ve «Ya! Eyyühennasü» (Ey! İnsanlar) hitabına rastlarız...

  • Felsefe» ayrı şeydir. «Din» ayrı şeydir. Bunlar arasında fark bulamayanlar, ya cahildir, yahut ard niyetli...

  • İnsanlardan gayrı varlıklar, sanki bilmekten çok bilinmek için yaratılmışlardır. Onlar. insan gibi bilmenin çilesini yaşamıyorlar.

  • İnsanlığın içinde bulunduğu “ahvalı” düşündüm de Şanlı Peygamberimi ve 0’nun aziz kadrosunu özledim. Şu anda, hepimiz, o’na ne kadar muhtacız!

  • Bir milletin hayatında "aydınların" çok önemli bir yeri vardır. Bir millet, sayıca ne kadar çok, kültürce ne kadar zengin olursa olsun, kendine öncülük edecek "aydın kadrolara" muhtaçtır.

  • İslâm dini, kendinden önce gelen bütün peygamberleri tasdik eder ve hepsini saygı ile anar.Bununla beraber, Bu yüce peygamberlere ait tebliğlerin bozulduğuna ve artık işe yaramaz duruma getirildiğine inanır.

  • İslam'da Tasavvuf

    2012-12-28

    İslâm'da tasavuf, ne Budizmin «Nirvanasına», ne Hıristiyanların «mistisizmine», ne Yahudi'nin «kabalizmine», ne Auguste Comte'un «insanlık dinine», ne de Spinoza'nın «panteizmine» benzer. Böyle bir benzerlik arayanlar, ya cahil olmalı, yahut ard niyetli...