Minah-3:
Şeyh Abdulhalık Gucdevani'nin (kuddise sirruh) sözü olan (….) nazar ber kadem’in manası bazılarının dediği gibi Kaf’ın esre okunmasıyla ” nazarın (yönün) hep Allah’a (celle celaluhu) (….) şeklınde değil, belki Kaf’ın üstün okunmasıyla (…..) maksudun ; ” sofinin namazdaki gibi hep ayağının üzere bakması” olacağını kesinlikle söylerdi.
Atiye-3:
Gavs (kuddise sirruh) üçüncü minahtaki kesin hükmünü şöyle tevcih ederdi. Kaf’ın kesre okunmasıyla (……) hudusun (sonradan olma) zıddı olur. Ona bakmak ise Nakşilerin, müridlerine son talimatı olan murakabedir.
Minah-4:
Ubeydullah Ahrar (kuddise sirruh) H.z’nin bir sofisi şeyhinin affetmeyeceğini zannettiği bir hata işledi. Bundan dolayı sohbet meclisine vaktinde gelmedi. Şah-ı Nakşibendi (kuddise sirruh) H.z’nin huzuruna gidip, ruhuna bir Fatiha ve bir ihlas okuyarak af diledi. Şeyhinin kendisini affetmesi içinde aracılığını istedi. Şah-ı Nakşibendi (kuddise sirruh) H.z’leri sofiyi affetti, aynı zamanda şeyhinede affettirdi. Gavsi Hizan-i (kuddise sirruh) bu hikayeyi anlatırken buyurdu : ” Şah-ı Nakşibendi (kuddise sirruh) H.z’lerinin makamı sofinin şeyhinden daha büyüktü. Şeyhin makamı büyüdükçe müridlerinin hatası onun gözüne küçük görülür. Tıpkı dünya büyüklerinde olduğu gibi.”
Atiye-4:
Dördüncü minhadaki Gavs-ı Hizani ‘nin (kuddise sirruh) ”Şeyhin makamı büyüdükçe müridlerin hatası onun gözüne küçük görünür.” sözünü iki şekilde anlatırdı.
Biri: Şeyh ne kadar büyük olursa, Allah'ın (celle celaluhu) rahmetine, o kaar fazla erişir. Kalbinde şevkat artar. Müridin günahını küçük görür.
İkincisi : Şeyh ne kadar yükselir ve büyürse o kadar rahmani ahlâkı artar. Beşer huyları azalır. Rabbin ululuğu, yanında çoğalır. Kulluğu mahf ve fena ile kuvvetlenir. Kendi nefsini bütün halktan, hatta müridlerden daha küçük ve günahkar görür. Onların suçlarını, kendi suçu yanında küçük görür. Rabbi Celle ve Ala ona şevkat eylesin diye onlara şevkat eder.
Nasıl ki hadis-i kudside :
” Yerdekilere rahmeyle ki Rabb'in de sana rahmet etsin. ” buyuruluyor. (Ebu Davut, Tirmizi)
Minah-5:
“Sofi tavus kuşu gibi olmalıdır. Nasıl ki tavus kuşu ayaklarının siyahlığını görünce vücudunun güzelliğini görmez. Sofi de bu düşünce ve hal üzerinde olmalıdır. Çünkü iyi haline bakmak, ona güvenmek, kibir ve gurura sebeb olur.” der.
“Tavus o kadar güzel renkli olmasına rağmen siyah bacağından dolayı mahçuptur.”Beytini okuduktan sonra şöyle devam etti:
“ Mahlukattaki kemalatın hepsi Allah’ın (celle celaluhu) kemalatının bir yansımasıdır. Kişinin kemalatı kendisinden bilmesi boş bir iddia ve büyük bir kusurdur.”
Atiye-5:
”Beşinci minahdan” gaye şudur,dedi. Siyah bacaktan murat, varlığı gidermek için devamlı kusur ve ayıbına, nefs-i emmarenin kötülüğüne bakmaktır.Kanat ve renklerin güzelliğinden murat, insanda yaratılan kemalat ve zahiren oluşan hayırlı amelleri görmemek ve vücudun yok olmasına gücü yettiğince çalışmaktır.Çünkü bunlar, Allah’ın (celle celaluhu) ihsan ve nimetidir. Eğer ihsan-ı ilahi olmasa bunları yapmaya kulların gücü yetmez.Bundan başka her hayırlı amelde, ya o amelin gafletle yapılmasına veya sevabından gideren, riya karışmasına sebeb olan nefsi azdırması vardır.