SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ’İN KUTLU DOĞUM YILDÖNÜMÜ VE BİZ
Faruk ARVAS
Siirt İl Müftüsü
Bütün güzel sıfatların sahibi olan yüce Allah (celle celaluhu) şu muhteşem ve muntazam kainatı kendi cemal ve kemalini yansıtan mükemmel bir ayna gibi yaratmıştır. Bu yansumayı kavrayacak ve anlayacak yegane varlık olarak ta insanı halketmiştir. İlahi kitap ve iltifata nail olan insanın yegane yaratılış gayesi de; şu harika kainat kitabının çeşitli sayfalarında kendisini eser ve sanatlarıyla bildirmek, tanıttırmak ve sevdirmek isteyen yüce ALLAH’ı (celle celaluhu)tanımak, bilmek, sevmek, ona karşı iman ve teslimiyetle kulluğunu ilan etmektir. Sonsuz rahmet, ihsan ve merhamet sahibi yüce ALLAH (celle celaluhu) insana bu görevini kavratmakta yardımcı olmak için, insanlığın imdadına yüz yirmi dört bin peygamber (aleyhimselam) göndermiştir.
Ancak bunca ihtimam ve öneme rağmen gün geldi ki, insanlar bu ilahi yol göstericilerin ve mürşidlerin irşadına kulaklarını tıkadılar. İnsanlığa dünya ve ahiret saadetinin prensiplerini gösteren bu ulvi elçilere ve getirdiklerine sırt çevirdiler. Ebedi saadet bahşeden yollardan saptılar.Ma’bud ve ilah namına taşlara, ağaçlara ve fani yaratıklara taptılar. Böylece ruhlara öyle bir kabus çöktü ki, kalpler öylesine karardı ki, insan denilen mahluk en yırtıcı hayvanlara rahmet okutacak zulümler yapıyordu. Ehemmiyetsiz hadiseler ve meseleler yüzünden binlerce insanın kanı dökülüyor. İnsanoğlu kendi öz evladını sırf kız olduğu için diri diri toprağa gömüyordu. En şerefli varlık olarak yaratılan İNSAN, kendisini yaratan, besleyen ve saadetlere yönlendiren ALLAH ile ve onun elçileri ile bağları kopardığı için, ahlaksızlığın her çeşidini işlemekteydi. İMAN insanı İNSAN ettiği için, cahiliyye döneminde bu intisaptan, bu bağdan mahrum olan insan, nasıl böyle bir alçalışa mahkum olmuş ise, bugün de öyledir. Gelecekte de öyle olacaktır. Hal-ı alem buna şahittir.
Büyük şair M.Akif’in dediği gibi:
‘’Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta dişsiz mi insan, onu kardeşleri yerdi’’…(şimdi de öyle değil mi?)
İşte böyle bir zamanda insanlık, kendisine hidayet yolunu gösterecek bir KUTRARICI bekliyordu. Dünya sakinleri kendilerine rahat ve huzur verici, muzdarip halde yaşayan beşeriyeti gönül huzuruna kavuşturucu bir NUR’un doğmasını beliyordu. Yaradılış hikmetini unutmuş, sahip olduğu kıymet ve değeri süratle yitirmiş, en mümtaz varlık iken hayvanlardan daha aşağı derekelere inmiş insanlık; insana yaratılış gayesini bildirecek, insanı esfel-i safilinden a’lay-ı illiyine çıkaracak, kainat sahibinin maksadını bilecek ve bildirecek, dünyanın manevi şeklini değiştirecek, dünyayı ahirete mezra yapacak, cin ve insanlara iki cihan saadetinin yollarını gösterecek bir MÜRŞİD, bir muallim, şaşmaz ve şaşırtmaz bir REHBER bekliyordu…
İşte Hz. Adem’den beri bütün peygamberlerin geleceğini müjdeledikleri bütün kainatın, insanların, cinlerin, meleklerin iştiyakla beklediği, insanlığın son kurtarıcısı, ve iki cihan serveri, yüce ve en ulvi önder UFUK PEYGAMBER Hz. Muhammed (sallalahu aleyhi ve sellem) Miladi 571 yılının böyle bir NİSAN ayının 20 sine tesadüf eden bir günde dünyaya gelmişlerdir.
İki cihanın saadet yollarını insanlığa gösteren eşsiz insan Hz. Muhammed (sallalahu aleyhi ve sellem) in ÖRNEK şahsiyetini ve mesajlarını daha iyi anlamak amacıyla, Diyanet İşleri Başkanlığımızca 14-20 Nisan tarihleri arasındaki hafta, ‘KUTLU DOĞUM HAFTASI’’ olarak tüm Türkiye’de ve bir çok dış ülkede kutlandığı gibi İlimiz ve İlçelerinde de, Müftülüklerimizin planladığı çeşitli etkinliklerle hafta boyunca dolu dolu kutlanmaktadır.