Dünya Ve Ahiret Efendimiz-2

Tarih: 2013-01-28 | Yazar : Nimetullah Arvas | Kategori : Genel

Sahabe-i Kiram'dan bazılarının Efendimiz (aleyhi-s salatu ve's selam'a) kendinizden bahseder misiniz sorusuna cevaben Efendimiz "Ben İbrahim'in duasıyım, Hz. İsa'nın muştusuyum, annemin rüyasıyım" şeklinde cevap vermişlerdir. Gerçekten Hz. İbrahim (ala nebiyyina aleyhi-s salatu ve's selam) Allah-u Teala'nın ayetlerini okuyacak, kitap ve hikmeti öğretecek bir peygamberin (Hz. Muhammed'in) gelmesi için Kâbe'nin inşasından sonra Mekke'de şöyle dua etmiştir:

"Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin." (Bakara Sûresi 129. ayet)

Hz. İsa (aleyhi-s selam'ın) müjdesi ise Kur'an-ı Kerim'de bize şu şekilde bildirilmektedir:

"Hani, Meryem oğlu İsa, "Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah'ın size, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim" demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, "Bu, apaçık bir sihirdir" dediler." (Saf Sûresi 6. ayet)

Ayet-i kerimede iki husus özellikle dikkatimizi çekmektedir. Birincisi Hz. İsa'nın, Hz. Musa'ya gönderilen Tevrat'ı tasdik etmesi, ikincisi ise Peygamber Efendimiz'i müjdelemesidir. Peygamber Efendimiz'in Ahmed ismi göktekiler tarafından övülsün, Muhammed ismi de yerdekiler tarafından övülsün diye dedesi tarafından konulmuştur.

Yuhanna İncili 14. babda "Ben Mesih: Benim ve sizin rabbinize gidiyorum. Ta ki size te'vili getirecek olan Faraklit'i göndersin." Faraklit, Hakkı batıldan ayıran demektir. İncil'de daha bir çok bablarda Peygamber Efendimiz'e işaret eden, O'nu müjdeleyen bölümler mevcuttur.

Tevrat da Efendimiz'i müjdelemiştir. Bu konuda çok tafsilatlı malumat mevcuttur. Bu hususta yapılan hacimli çalışmalar vardır. En kapsamlı çalışmaları yapanlardan birisi Hüseyin el-Cisr'in Risale-i Hamidiye'sidir. 1944 senesinde Londra'da basılan Tevrat'ın Arapça tercümesinde "Tesniye" bölümünde 33. babda "Allah insanlığa Sina'da teveccüh etti. Sâir'de tecelli buyurdu. Faran dağlarında zuhur edip kemaliyle ortaya çıktı." ifadeleri geçmektedir. Hz. Musa'nın Cenab-ı Hakk ile mükâlemesi Sina'da vuku bulmuştur. "Sâir" Filistin'dir. Burada da Hz. İsa'ya işaret edilmektedir. Faran'dan maksat ise Mekke'dir. Dikkat edilecek olursa üç peygamberden bahsedilmektedir. Tevrat'taki bu cümlenin devamında ise "Onun yanında binlerce tertemiz, parlak sima sahibi ashabı (arkadaşları) olacaktır." şeklinde ifade edilmektedir. Burada esas maksat geçmiş peygamberlerin ve semavî kitapların Peygamber Efendimiz'i müjdelemeleri ve tasdik etmeleri sadedinde bir kaç cümleyi arz etmektir.

Hz. Âmine, Efendimiz'e hamile olduğu dönemde bir rüya görür. Rüyasında kendisinden bir nur yükselir ve o nurun aydınlığıyla Kisra sarayları görülmeye başlar. Efendimiz'in doğumundan önce meydana gelen bir çok hariku'lade olaylar olmuştur. bunlardan bir tanesi, Efendimiz'in dünyaya teşriflerinden 60 gün önce Kâbe'yi yıkmaya gelen Ebrehe'nin ve ordusunun Ebabil kuşları tarafından helâk edilmesi olayıdır. Ayrıca Cennetten akıp dünyada fışkıran ve hiçbir zaman suyu eksilmeyen, tükenmeyen ancak belli bir dönem kaybolan zemzem suyunun Efendimiz'in dünyaya teşriflerinden kısa bir süre önce babası Abdullah'ın gençliği döneminde yeniden bulunması vb. olaylar Efendimiz'in teşriflerinin birer işaretidirler. 




Etiketler: Nimetullah Arvas


Yazarın (Nimetullah Arvas) Diğer Yazıları

  • Geçmişi yâd etmek, numune-i imtisal şahsiyetlerden bahsetmek, geleceğe hazırlanma noktasında büyük önem arz etmektedir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinin bir kısmı geçmiş ümmetlerin peygamberlerinin kıssalarını bildirmektedir

  • Ameli ve nazari ciheti ile tasavvuf ilminde mütehassıs, tasavvuf tarihi hocalarından Seyyid Abdulhakim Arvasi (1865-1943) (kuddise sirruh) "Er-Riyadüt-Tasavvufiyye" adlı eserinde tasavvufun risalet ve nübuvvetle başladığını,kaynağının nübuvvet ve risalet olduğunu ifade etmektedir.

  • Sahabe-i Kiram'dan bazılarının Efendimiz (aleyhi-s salatu ve's selam'a) kendinizden bahseder misiniz sorusuna cevaben Efendimiz "Ben İbrahim'in duasıyım, Hz. İsa'nın muştusuyum, annemin rüyasıyım" şeklinde cevap vermişlerdir. Gerçekten Hz. İbrahim (ala nebiyyina aleyhi-s salatu ve's selam) Allah-u Teala'nın ayetlerini okuyacak, kitap ve hikmeti öğretecek bir peygamberin (Hz. Muhammed'in) gelmesi için Kâbe'nin inşasından sonra Mekke'de şöyle dua etmiştir

  • Efendimiz (sallalahu aleyhi ves-sellem) Nübüvvet ve Risâlet sarayının kubbesinin kilit taşı mesabesinde olup, bu yapının mütemmim cüz'üdür.Beşer olduğu halde hiçbir beşere benzemeyen sadece Risâletpenâh Efendimiz'dir.

  • Medrese Arapça kökenli bir kelime olup mastarından türetilmiş vezninde ism-i mekândır. Kelimenin Kur'ân-ı Kerîm'de bazı ayetlerde meâlen; okumak, öğrenmek, öğretmek ders almak anlamlarına geldiğini Râğıb El-İsfahânî müfredat adlı eserinde bildirmektedir.