Gavs-ı Hizaniden Hikmetler-3

Tarih: 2013-01-17 | Yazar : Seyyid Sıbgatullah Arvasi | Kategori : Genel

Minah-6:
”Nefsi gayet kusurlu görüp onu bütün hallerinden dolayı suçlamadıkça, şeriat üzere istikamet sağlanamaz.” sözünün manası sorulduğunda, durumun daha iyi anlaşılabilmesi için Semnana’nin Nefahat’taki : ” Nefsi kusurlu görmemek onu itham etmemek büyük günahtır.” sözünü naklettikten sonra :

-” İstikamet ise büyük günahla birleşmez.” cevabını verdi.

Minah-7:
Peygamber Efendimiz (a.s) buyurmuştur ki :

“ Hud suresi beni ihtiyarlattı.” ( Hud suresi. 112. Ayet)Bu surede, ” Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” buyrulduğu için Peygamber Efendimiz (a.s) böyle buyurdular:

Ne zaman ki sure-i Yasin’in başındaki, “ Muhakkak ki sen ( Ey Resülüm tarafımızdan elçi olarak kllarıma) gönderilen peygamberlerdensin doğru bir yol ( islam dini) üzerindesin.” Ayeti nazil oldu. Resulullah (a.s)’ın kalbi rahatladı. (Yasin suresi. 4. Ayet)

Minah-8:

Mürşidimin emri ve zaruret olmasaydı, nefsimdeki ayıbı, kusuru gördüğümden, kabiliyetsizliğimi bildiğimden dolayı tarikat üzere konuşmaya ve irşada cesaret edemezdim.Şeyhim Seyyid Taha (k.s) bana şöyle buyurmuştu : ”Sen nefsini küfrü kat’i olan kafirden daha aşağı görmezse, yazıklar olsun sana !…”

Bir seferinde de ben şeyhime ” Nefsimin kusurunu gördüğümden ve halkın da bunları bildiğine inandığımda, onların arasına karışmaya hatta onlarla yolda karşılaşmaya utanıyorum.” dediğimde, bana “ hep bu hal üzere ol.” diye söyledi.

Atıyye-6

Üç minahın (6-7-8) işaretlerinde, muhatabın anlayışı kıt olduğundan özetle şöyle dedi : ” Dini hükümlarin istikameti, bilindiği üzere yalnız emirleri yapıp, nehiylerden kaçmak değildir. Çünkü, böyle bir kişi kendini büyük görebilir. İnsanların kendisini beğenmesini isteyebilir.Ameline güvenebilir ve gösteriş için yapabilir. Halbuki böyle ameller fayda vermez.Emirleri yapıp nehiylerden kaçmakla beraber, nefsi gayet kusurlu görmek lazımdır. Hatta nefsi böyle görmek emirler yapıp nehiylerden kaçmanın anahtarıdır.İstikametin kemali de emrolunduğu şekilde yapılandır. İstikametin kemali ancak Peygamberler (a.s) için gerçekleşmiştir.Bundan sonraki, istikamet sahibinin rutbesine göre üst üste sıralanır. Bu kısımlardaki istikametlerde gayet şiddetli zorluklar vardır.Veli’yi kamil kendi nefsini bütün halktan alçak görür. Hatta kafirden dahi. Bu yalnız iman ve küfür yönünden değildir.

Kafirin günahı, eskiden verdiği vaadi bilmemesi ve Allah (c.c)’ı inkar etmesidir.Veli kendi nefsinin kafirden fazla olarak, emrin emir, yasak nehiy oduğunu bilip emir sahibini tasdik ettiğini halde, gene Allah (c.c)’ın emrini terkettiğini yasakladığını işlediğini görür.

(Cenab-ı Hak ervah aleminde zerreler şeklindeki ervahlara hitap ederek : "Ben Rabbiniz değil miyim?" buyurdu. Bütün ervah : "Evet, Sen bizim Rabbimizsin" diye cevap verdiler. Dünya aleminde müslümanlar bu sözü yerine getirip iman ettiler. Buna misak adı verilir.)

Keza Veli kendi nefsini, halk ona tabi olmasına rağmen hiç bir sıfata mazhar olmamış bilir. Kafirde ise en azından mü’minin kaçınması gerektiğini bildiği kahir sıfatı vardır.(İnsanlar Allah (c.c) sıfatlarının aynalarıdır. Kimisinde Cemal, kimisinde Celal, kimisinde Kahir sıfatları tecelli eder.)Bu meseleyi müşkil görerek, açıklanmasını istedim. Cevaben : ”Bu söylediğim dini hükümlerin dışı değil aynıdır. Ancak bunu anlatmakla değil, o makamın zevkini yaşamakla öğrenirsin.” dedi.




Etiketler: Seyyid Sıbgatullah Arvasi,minah


Yazarın (Seyyid Sıbgatullah Arvasi) Diğer Yazıları

  • Minah-115: Salike urucun nihayetinde hasıl olan şuurdan dönme, şuurun yok olması manasına değildir. Allah (Celle celaluhu)’a olan şuuru kalmakla beraber halk ile olan şuura dönmesi demektir Nasil ki seyr-i sülukun başında o halk olan şuur onda var idi. Yalnız şu varki gayri mütemekkin olan dönen bazen Allah (c.c.)’a olan şuur ondan zail olur. Başkalarından medet diler. Mütemekkin olan dönen devamlı her iki şuuru kuşatıp başkalarına himmet eder. Kimseden himmet istemez. Sofilerin ıstılahında ikinciye harabat şeyhi denilir. Manevi meyhane şeyhidir. Birinci ise küp sahibidir. Ötekinden manevi aşk meyi alır. Küpünü doldurur. Millete dağıtır. Mütemekkin olana  arşi denilir. Zira devamli alem-i emre vukufu vardır. Gayr-i mütemekkin ise böyle değildir.    

  • Minah-107 : Gavs (kuddise sirruhu) Mevlana Cami (kuddise sirruhu)’nin şu beytini okudular:  

  • Minah-103 : Yüce meclisde mürşidlerin müridlerine karşı emir ve tavsiyelerinin konu edildiği bir sohbette Gavs (kuddise sirruhu) buyurdular: 

  • Minah-93 : Gavs (kuddise sirruhu) üzülerek: “Kimse şeyhimin sözlerini nakletmedi ve toplamadı.”

  • Minah-84 : Gavs (kuddise sirruhu)  '' Şeyhinin hallerinden bir hal, şer-i şerifin zahirine muhalif olduğunda mürid bu hususta şeriata uyar.Şeyhini taklit etmez.Ama bu hali dolayısıyla şeyhini inkara yönelmez.O hali ona bırakır.''dediler. Sadat-ı Kiramın da şu sözlerini naklettiler.'' Temkin sahibini taklit eden, zındık olur."

  • Minah-81 : Gavs’a (kuddise sirruh) soruldu : " Bir müridin, şeyhini inkar eden, bir zahir hocası var. Mürid ona sılayı rahimi (gidip gelmeyi) kessinmi?''Cevaben : "Alakasını kessin''deyip akli ve nakli deliller gösterdiler.Nakli deliller diğer meşayihlere hatta, sahabelere kadar ulaştı.

  • Minah-77 : Gavs (k.s) H.z'nin yüksek meclislerinde, siyah sarık sarmanın sünnetteki yeri bahsi geçti. Mecliste bulunan alimlerden birisi,Gavs (kuddise sirruh) Hz.' ne, Mecazül  Aşıkın'deki siyah sarıklı şeyh ile emirin hikayesini anlattı. Emir şeyhe niçin siyah sarık sardığını sorar.

  • Minah-69 : Letaifler yükselirken, tecelliyat kalbe inmeye başlar. Letaifin yükselişini farkeden salik, kendisinden bir şey yükseldiğini ve üzerine sis gibi bir şeyin yağdığını hisseder...

  • Minah-61 : Rabıta şekillerinden olan hayali rabıtayı, (şeyhinin hareket ve tavırlarına ittibayı) suri rabıtaya (sureten şeyhi düşünmek) tercih ederdi. Menfaatin hayali rabıtada olduğunu buyururlardı.

  • Minah-53 : Yüce meclislerinde bulunanlara :'' Batıni halinizi bizim meclisimizde ve dışarıdaki durumuyla ölçün.Eğer arada bir fark görmezseniz bana gelmeyiniz.'' buyururlardı.

  • Hilafeti zaruri olanlar ( Makamı kemale ermediği halde bir ihtiyaca binaen halifelik verilenlerdir.) bid'atlardan kaçındıkları müddetçe halk onlardan fayda görür. 

  • Minah-36 : Müridlerden biri Gavs (k.s) H.z.'lerinden sordu : - '' Mürid fazileti olan nefs muhasebesiyle uğraşırken bazen fenaya sebeb olan (fena-fi şeyh) rabıtadan gafil kalıyor.'' buyurdular. - '' Nefs muhasebesi kendisini var görenler içindir.'' (Muhasebe kendini var gören kişiye fayda verir. Bu nedenle rabıta hali daha üstündür. Rabıta fenaya ulaştırırsa muhasebeye lüzum yoktur. Kısaca buradan anlaşılan Gavs (k.s) H.z.'nin rabıtayı tercih etmesidir.)

  • Minah-28 :" Mürid en çok nisbeti hizmetten alır. Hizmetten alınan feyiz ve kemalat daha tesirli ve uzun sürelidir." buyurur ve şöyle misal verirdi : '' Nasıl ki arpa yiyen hayvanın semizliği yeni kesilse dahi bir müddet devam eder. Ama bahar otuyla beslenen çabuk çöker. Hizmetten hasıl olan nisbet kolay kolay kaybolmaz. Başka şeylerden doğan nisbet ise nefsin küçük bir kusuruyla kaybolur.'' derdi.

  • Minah-21      : Mürşide, tevbe veya tarikat almaya bir kişi geldiği zaman o mürşid kendi nefsi için çok istiğfar etmelidir.

  • Minah-16 : Müridin rabıtası tam olursa hayattaki şeyhinin ruhaniyetinden iyi bir şekilde feyiz alır. Rabıtası tam olan müridin, şeyhinin vefatından sonra başka bir şeyhe gitmesine gerek yoktur. Rabıtası tam olmayanın, şeyhi vefat ettiğinde başka bir şeyhe gitmesi gerekir.

  • Kalbi havatırdan korumak için yapılan rabıta şöyledir. Mürid, mürşidini başının üstünde oturuyor şeklinde düşünür. Çünkü bana açıklandığına göre, şeytanın vücuda girme yeri baş tarafındandır...

  • Minah-9: Gavs (k.s) şöyle buyurdu : Hayvanlar, ınsanlara nisbeten anne ve baba terbiyesinde daha az kaldıklarından dolayı akılsızdırlar. İnsanlar ise anne ve baba terbiyesinde çok kaldıklarından dolayı akıllı ve faziletlidirler. Bunun gibi salikin ikinci doğumu olan manevi doğum diye adlandırılan seyr-i süluku erken tamamlayıp mürşidin terbiye memesinden erken kesilenin makamı daha düşük olur...

  • Minah-6:
    ”Nefsi gayet kusurlu görüp onu bütün hallerinden dolayı suçlamadıkça, şeriat üzere istikamet sağlanamaz.” sözünün manası sorulduğunda, durumun daha iyi anlaşılabilmesi için Semnana’nin Nefahat’taki : ” Nefsi kusurlu görmemek onu itham etmemek büyük günahtır.” sözünü naklettikten sonra :

  • Şeyh Abdulhalık Gucdevani'nin (kuddise sirruh) sözü olan (….) nazar ber kadem’in manası bazılarının dediği gibi Kaf’ın esre okunmasıyla ” nazarın (yönün) hep Allah’a (celle celaluhu) (….) şeklınde değil, belki Kaf’ın üstün okunmasıyla (…..) maksudun ; ” sofinin namazdaki gibi hep ayağının üzere bakması” olacağını kesinlikle söylerdi.

  • Allah dostları, manevi keşif, müşahede ve melekut alemini seyir hali yaşarlar. Allah Teala'nın bu özel tecellileri karşısında büyük bir sevinç ve çoşku içerisinde, kendilerini tutamayıp alemin hallerinden bir şeyler anlatmak isterler, fakat maksatlarını anlatacak kelime bulamazlar. Bildiklerini ve gördüklerini sırlı cümlelerle anlatmaya çalışırlar. Bu sırlı cümleler çözülmeye çalışılınca, herkes onları kendi anladığı dile ve delile göre kabul eder.