Sahip olunan şey ne kadar kıymetli olursa onun korunması, muhafaza edilmesi de o derece önem kazanır. Eline çok kıymetli bir mücevher geçen kişi bunun nasıl korunacağını bilmelidir. Çaldırma korkusundan uykusu kaçmalıdır. Çalındığında, kırıldığında meydana gelecek olan üzüntü çoktur. Mücevherin kıymeti ne kadar çok olursa kaybolduğundaki üzüntüsü de o kadar çok olur...
SON NEFES ÇOK MÜHİM!..
İnsanın en kıymetli varlığı imânıdır. Bunu korumak için her türlü gayreti göstermesi lâzımdır. Ebedi saâdetin veya -Allah korusun- ebedi felâketin sebebi; son nefesini imanla vermiş olabilmek veya bu büyük nimetten mahrum olarak dünyaya veda etmiş olabilmektedir.
Bir insan kelime-i şehâdetle son nefesini verebilmiş ise Rabbimizin en büyük nimetine kavuşmuş demektir. İmânın geçerli olabilmesi için dinin bütün emirlerine inanmak lâzımdır.
Meselâ kişi; “Ben dinin her emrine inanıyorum ancak görmediğim şeye de inanmam. Cinleri görmediğim için inanmam” derse, dinin tamamına inanmamış olur. Bu kimse, sabahlara kadar namaz kılsa, oruç tutsa, herkese iyilik yapsa bunların hiçbir faydası olmaz...
İmanda şüphe de olmaz. Şüpheli imâna imân denmez. Meselâ bir kimse; “Ben öldükten sonra dirilmeye inanıyorum; ama, bu kadar insan nasıl dirilecek, hepsinden hesap nasıl sorulacak” diye tereddüt ederse o kişi ahirete inanmamış olur.
Bu düşüncede Cenab-ı Hakkın kudretinden şüphe vardır. Bu da onun ebediyyen azap çekmesine sebep olur.
EHL-İ SÜNNET İTİKÂDI
İmanını muhafaza etmek ve imânla ahirete göçmek isteyen adam Ehl-i sünnet itikâdında olmalıdır. Diğer 72 fırkada olanların böyle büyük bir nimete kavuşabilmeleri oldukça zordur.
“Ben Ehl-i sünnet itikâdındayım” demek; “Peygamber efendimiz aleyhisselâm ve Eshab-ı kiram aleyhimürridvan nasıl imân etmiş ise, nasıl inanmış ise ben de öyle inandım” demektir. O hâlde cehennemden kurtulmak için her Müslümanın ilk önce bu yolu öğrenmesi ve ona göre ibadet etmesi lâzımdır.
İnanılması gerekli olan şeylerin bazıları şunlardır:
Kur’an-ı kerimin Kelâm-i ilâhi olup mahluk (yaratık) olmadığına inanmak.
Eshab-ı kiramın tamamını sevmek, hiçbirini kötülememek.
Cennetten Allahü teâlânın görüleceğine inanmak.
Kıble ehline, namaz kılanlara işlediği günâhlardan dolayı kafir dememek. İbadet imandan parça değildir. İman artıp eksilmez.
Mirac ruh ve bedenle birlikte olmuştur.
Tasavvufu inkâr etmemek.
Mucize ve kerâmet haktır.
Bugün için dört hak mezhepten birine uymak, mezhepsiz olmamak.
Dört büyük halifenin, halife olduğuna ve üstünlüklerinin halifelik sırasına göre olduğuna inanmak.
Kabir ziyâreti, enbiya ve evliyâdan yardım istemek caizdir. Okunan Kur’an-ı kerimin ve verilen sadakanın sevabını ölülere göndermenin caiz olduğuna, bu sevâpların ve duaların ölülere vâsıl olarak, azaplarının azalmasına sebep olacağına inanmak.
Kabir suâli haktır. Kabir azâbı ruh ve bedene olacaktır.
Sırât köprüsü vardır.
Şefâ’ata, hesâba ve mizana inanmak...
Bunlardan bazılarına inanmayan, Ehl-i sünnetten çıkmakla kalmaz, kâfir olur. Meselâ Mi’racın Mescid-i aksâya kadar olan kısmını inkâr eden kâfir olur.
Sahip olduğumuz bu kıymetli itikâdın değerini bilip onunla son nefesimizi vermek için çok gayret ve dua etmeliyiz. Rabbimiz nasip eylesin...