Rabbimiz bizi zayıf ve aciz yaratmıştır. İnsanlar her hal-u kârda bir yerlerden medet umarlar. Karşılaştıkları ve karşılaşacakları sıkıntılardan onları kurtaracak bir "el" ararlar.Aradıkları bu "el" gerçekten onları kurtaracak ve saâdete kavuşturacak "el" de olabilir; hiçbir işe yaramayan, serâptan su bekleyenler gibi sukût-u hayale uğratacak olan "el" de olabilir.Kurtarıcı "el"i bekleyenlerden bir şair şöyle seslenmiştir:
Gel bizi zulmetlerden kurtaracak nurlu el!
Gel yeter bu bekleyiş Allah'ı seversen gel!..
GERÇEK MABUD!..
İnsanoğlu bu tapma ihtiyacı sebebi ile; çoğu zaman kendi elleri ile "put"lar yapmışlardır. Barınacak evleri, yiyecek gıdaları olmadığı halde put yapımına öncelik vermişlerdir.
Daha önce taş ve toprak olan cansızların ilâh olamayacağını ve onlara hiçbir fayda veremeyeceğini putları yapanlar çok iyi biliyorlardı. Sadece tapınma ihtiyaçlarını gideriyorlar ve kendilerini bir nebze de olsa tatmin ediyorlardı.
Hemen hemen bütün Peygamberlerin muhatapları "Putperestler"di. Putlara tapmanın akıllı adamın yapacağı bir iş olmadığını bilmelerine rağmen...
Bize 'sırat-ı müstâkim'i gösterenler Peygamberlerdir (aleyhimüsselâm). Gerçek mabud Rabbimizdir. Aklımızla bunu doğru bir tarzda bilmemiz mümkün olmazdı.
Aklımızla Rabbimizin emir ve yasaklarını nasıl bilebilirdik... Hangi şeylerden razı olduğunu, hangilerini sevmediğini nereden öğrenebilirdik!
"DEVRE MÜLK" GİBİ!..
İmanın altı şartından biri olan meleklere nasıl iman edebilirdik. Öldükten sonra tekrar dirileceğimizi ve yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimizi bize söylediler. Cennete giden yolu ve o yolda yürüyenleri öğrendik, onları tanıdık.
Cehenneme çıkan yolu da bildirdiler. Onun da yolcularını tanıttılar. Hangi yolu ve hangi arkadaşları tercih edeceğimizi ise bize bıraktılar.
Bize öğrettikleri çok önemli şeylerden bir tanesi de; yaşamakta olduğumuz ve daha ne kadar yaşayacağımız belli olmayan dünya hayatı tek gaye olmamalıdır. Gerçek hayatın ahiret hayatı olduğunu, orada sonsuz kalınacağını bize apaçık bildirdiler.
Dünya bir imtihan salonudur. Hepimiz imtihandayız, imtihan sona erince salon terk edilir. Bizim de imtihanımız biter bitmez buradan ayrılacağız.
Yaşadığımız dünyada bizden önce başkaları yaşıyordu. Bize bırakıp gittiler.
Bizler de belli bir müddet yaşadıktan sonra gelecek nesillere bırakıp gideceğiz. "Devre mülk" gibi.
İNSANLAR İHMALKÂRDIR!..
Sonu ölüm olan bir hayatta hayır yoktur. Dünya hayatı, insana ebedi saadeti kazandırabilmişse güzeldir. Kısa süren, rüya gibi olan mutluluk, mutluluk olamaz. İbrâhim aleyhisselâmın dediği gibi:
"Ben, batan şeyleri sevmem..."
Ne kadar gariptir ki, insanlar, bırakıp gidecekleri muhakkak olan dünyaya bu kadar önem veriyorlar. Gidip kalacakları muhakkak olan yeri ise ihmâl ediyorlar.
Cennete giden yol Peygamberlere tabi olmaktan geçer. Onları örnek alabilmemiz, onlar gibi yaşayabilmemiz için Rabbimiz onları insanlardan seçti. Meleklerden bize Peygamber gelseydi işimiz çok zordu. Onlar gibi olabilmemiz mümkün olmazdı. Çünkü onlar yemez içmez ve uyumazlar.
Peygamberler (aleyhimüsselâm) insandırlar fakat derecesi en düşük olanı bile derecesi en yüksek melekten daha yücedir.
Akıllı olan kişi dinini yaşayan, haramlardan sakınan insandır...