Mümin Önce Düşünür Sonra Konuşur

Tarih: 2013-08-23 | Yazar : Mehmet Said Arvas | Kategori : Genel

Dil; küçücük bir organdır fakat ibadeti de, isyanı da büyüktür. Küfür ve iman ancak dilin şehâdetiyle açığa çıkar.Sahasının ne sonu vardır, ne de sınırı. Hayır da dilin alanına girer, şer de…

Dilini dizginleyemeyenleri şeytan sürükler, uçurum kenarına çeker. Şeytanın en çok günah işlettiği uzvumuz dilimizdir. Dilin şerrinden ancak “onu İslami terbiye ile gemleyen” kurtulabilir. Dilin nerede iyi ne zaman kötü kullanıldığı herkes tarafından bilinemez. Güzel dinimiz bu hususları açık ve seçik belirtmiştir.İnsanlara verilen en büyük nimetlerden biri konuşabilme kabiliyetidir. Evet hayvanların da dili vardır, hem bizimkilerden iridir ama onlar söz söyleyemezler.Dilimiz sayesinde derdimizi anlatabiliyor, ilim öğreniyor ve öğretebiliyoruz.Yine dilimiz yüzünden, gaileler yaşıyor, dert çekiyoruz.Dil insanı cennete de götürür, cehenneme de… Nice insanlar ağızlarından çıkan bir söz yüzünden öldürülmüş ya da hapishanelerde çürümüşlerdir. Niceleri de yaptıkları konuşmalarla takdir toplar, yüksek makâmlara getirilir.
OK YAYDAN ÇIKMADAN!..
İmanlı olabilmek için, “kalp ile tasdîk”ten sonra “dil ile ikrâr” gerekir. Sahih iman için ikisi de lâzımdır. Bakması bile bize haram olan yabancı bir hanım, bir sözle (nikâh akdi) helâlimiz oluyor, aynı evde beraber yaşıyoruz. Eğer ağzımızdan küfre sebep olacak bir cümle çıkarsa, hem imanımızı hem nikâhımızı tazelemek zorunda kalıyoruz. Bunun için konuşmaya başlamadan evvel söyleyeceklerimizi süzmeli, kontrol etmeliyiz.
Hazret-i Ebubekir dilinin altına çakıl taşı koyar, konuşmadan evvel cümleleri ölçer biçerdi. Eğer bir söz kendimize veya birilerine faydalı olacaksa söylenmeli, yok faydasız ise konuşmaktan sakınmalı.
Hadis-i şerifte buyuruluyor: “Mü’minin dili kalbinin arkasındadır. Önce düşünür, sonra konuşur. Münâfıkın dili kalbinin önündedir, önce konuşur sonra düşünür.”
Konuştuktan sonra düşünmek neye yarar? Artık ok yaydan çıkmıştır. Pişmanlık faydasızdır. Öyle ya söylemediğimizin sahibiyiz, söylediklerimizin esiri… Mümkün olduğu kadar az konuşmalıyız. Zira çok konuşmak ahmaklık alâmetidir. İnsanlar da gevezelerden hoşlanmaz.
Allahü teâlâ bize bir dil vermiş, iki kulak. Demek ki iki dinlemeli bir konuşmalıyız. Yine dilimizi iki kilit arkasına koymuş, dişler ve dudaklar. Susan kazanır... Âlimin yanında susarsanız ilminiz artar, cahilin yanında susarsanız sabrınız…
İmam-ı Mâlik hazretleri çenesini tutamayan birine “iyisin hoşsun da” demiş, “ah, bir aylık konuşmayı bir günde yapıyor olmasan…”
Lokman Hekim oğluna “Yavrum” demiş, “hatipler güzel konuşmalarıyla iftihar ederler, sen de güzel sükûtunla iftihar et!”
Hadis-i şerifte buyruldu ki: Allaha ve ahiret gününe iman eden konuşmalarına dikkat etsin. Ya doğru konuşsun veya sussun. Çünkü ağızdan çıkan her söz melekler tarafından kaydedilir ve hesabı da görülür.”
İNSANLARIN EN AKILLISI!
Gereksiz konuşmamalı, meselâ birine “oruç musun” diye sorup zor durumda bırakmamalı. Belki tutamıyor, hasta... Onu mahcup etmeye ne hakkımız var? Belki de gizli saklı nafile oruç tutuyor, duyurmak istemiyor. Yolda karşılaştığın bir dostuna nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun diye sorulmaz. Olur ya sizin çağırılmadığınız bir yere davet edilmiştir. Ne yazık ki dilimize dolanan mânâsız sorular var. Adın ne? Memleket nere? Mesleğin? Hangi mektebi bitirdin? Ne kadar maaş alıyorsun? Askerliği nerede yaptın? Evli misin? Çocuk var mı? Kaçı kız, kaçı erkek?
Halbuki kabre girince tek soruya muhatap olacağız: “Neyle geldin?”
İmam-ı Gazali Hazretleri rahimehullah buyuruyor ki: “Çok konuşan sıkıntıdan kurtulamaz, az konuşan sıkıntıya düçar olmaz. Kimse söylemediği söz için pişmanlık duymaz.”
Dünyaya hâris olan, helâle harama bakmaz, ne bulduysa cebine, midesine indirmeye çabalar. Çok konuşan da doğru mu, yanlış mı demez, yerli yersiz konuşur, başına iş açar. Anadolu’da “bıçak yarası geçer” derler, “dil yarası unutulmaz!”
İbn-i Abbâs hazretleri “düşünerek konuşan, insanların en akıllısıdır” buyurmuştur!



Etiketler: Mümin,Dil Afeti,


Yazarın (Mehmet Said Arvas) Diğer Yazıları

  • Ölümden korkan, ölümü, yolunda onu bekleyen ve mutlaka yakalayıp parçalayacak bir canavar zanneden adam nasıl mutlu olur? Kaçışı mümkün olmayan bir akıbet hepimizi bekliyor.

  • Biz, bu dünya için yaratılmadık. Dünyaya gönderiliş gayemiz, ahiretimizi kazanmak içindir...

  • Altın Nasihatler

    2014-04-04

    Hazret-i Ali, bir suikast neticesi şehit olmak üzereydi. Evlatlarını topladı ve nasihatlerde bulundu. Bizler de bu nasihatlerden istifade etmeliyiz...

  • Bir insan hasta ise, ilaç kullanmadan sıhhat bulması oldukça zordur. İnsanlar da sabretmek zorundadır. Sabretmez ise hayatı hep sıkıntılarla geçer.

  • Âlemlere rahmet olarak gönderilen, yaratılmışların en şereflisi ve üstünü Sevgili Peygamberimiz buyurdu ki: "Beni Rabbim terbiye etti; güzel bir şekilde terbiye etti!.."

  • Geçen pazartesi günü (4 Kasım'da) takvimler 1 Muharrem 1435'i gösterdi. Yani hicri yeni bir yıl başladı. Önümüzdeki salı akşamı "Aşûre Gecesi"ni; çarşamba da "Aşûre Günü"nü idrak edeceğiz inşallah..

  • İnsan her şeyin en güzel olanını kendisi için ister. Çünkü insan en çok kendini sever, kendini sevenleri sever, sevmeyenleri sevmez

  • İnsan iki şeyden meydana gelir: Ruh ve ceset! Bunlar beraber oldukça yeryüzünde hayat devam eder.

  • Zilhicce ayının 8’inci günü; yani hacıların Mekke’den Mina’ya çıkacağı güne “Terviye Günü” denir. Bu sene önümüzdeki pazar günüdür.

  • Bir Müslümanın yaptığı ibadetleri, iyilikleri beğenmesi, bunlarla övünmesi dinimizin yasakladığı şeylerdendir

  • Dil; küçücük bir organdır fakat ibadeti de, isyanı da büyüktür. Küfür ve iman ancak dilin şehâdetiyle açığa çıkar.

  • Din büyüklerimiz, “Dünya hiçtir, ona kıymet verip peşinden koşan da hiçtir. Dünyanın, Allah indinde hiç kıymeti yoktur” buyuruyorlar, ancak dünyanın iki güzel yüzü vardır

  • Bir Ömre Bedel

    2013-06-21

    İnsanların ömrü eskiden çok uzun olurdu. Nuh aleyhisselamın 950 sene peygamberlik yaptığı âyet-i kerime ile sabittir. Şit aleyhisselam 500 sene çadırda yaşamış, demişler ki: "Böyle rahatsız oluyorsunuz size bir ev yapalım." Demiş ki: "Ömrümüzün yarısı geçti, şurada kaldı bir 500 senemiz, onu da burada geçiririz..."

  • Receb ayının 27. gecesi, yani önümüzdeki 5 Haziran çarşambayı perşembeye bağlayan gece, mübarek Mirâc Kandilidir...

  • Büyük İslâm âlimi İmam-ı Gazali (rahmetullahi aleyh) buyuruyor ki: Zevkler üç türlüdür. 1- Yabani hayvanlarla müşterek aldığımız zevkler... 2- Diğer hayvanlarla birlikte duyduğumuz tatlar... 3- Aklımızla kalbimizle ruhumuzla kavuştuğumuz hazlar...

  • Rabbimize şükürler olsun; geçtiğimiz cumartesi günü mübarek "Üç Aylar"a kavuştuk. Bu gece de inşaallah Regâib Kandilini idrak edeceğiz. Hepinizin kandili mübarek olsun...

  • SUSAN KURTULDU

    2013-05-02

    Konuşabilme kabiliyeti, insanlara verilen en büyük nimetlerden bir tanesidir. Hayvanların dili, bizim dilimizden çok daha büyük olmasına rağmen onlar konuşamıyorlar... Konuşmakla derdimizi daha rahat anlatabiliyoruz, ilim öğreniyor ve öğretiyoruz. Daha sayılamayacak kadar çok faydaları var. Bunun yanında, dilimizden dolayı büyük sıkıntılar da başımıza gelmiyor değil...

  • Rabbimiz bizi zayıf ve aciz yaratmıştır. İnsanlar her hal-u kârda bir yerlerden medet umarlar. Karşılaştıkları ve karşılaşacakları sıkıntılardan onları kurtaracak bir "el" ararlar.

  • Hulefa-i Raşidin'in üçüncüsü, cennetle müjdelenenlerden birisi, meleklerin bile kendisinden hayâ ettikleri; Hazreti Osman radıyallahü anh buyuruyor ki: 

  • Ruhun da Ruhu Var

    2013-03-04

    Mâlum insan iki şeyden meydana gelir: Ruh ve ceset! Bunlar beraber oldukça yeryüzünde hayat devam eder. Ruh ayrılınca bedenin kıymeti kalmaz ve hiçbir işe yaramaz. Ruhsuz ceset soğur, rengi kaçar, kokmaya başlar. Hele sıcak mevsimlerde ve sıcak yerlerde kokuşma daha hızlı olur. Bu yüzden cenazeleri bir an önce defnetmeye bakarlar.

  • Düzgün İtikat

    2013-02-11

    Kalp hastalıklarından en tehlikelisi, bid’attir. Yani yanlış, bozuk itikattır.Bilhassa zamanımızda Müslümanların çoğu, bu kötü hastalığa yakalanmışlardır. His organları ile anlaşılamayan, hesap ile ulaşılamayan şeylerde akıl yürütmek insanı bu hastalığa sürükler.Aklın ermediği ve yanıldığı şeylerde akla uyarak hareket etmek cahilliktir. Böylelerini fen adamı, filozof sanarak onlara uymak felakettir. Onları taklit etmek ahirette çok büyük sıkıntılara sebeb olur

  • Hazret-i Ebubekir daha ilk teklifte Müslüman olan bir zirveydi, Efendimizi hiç üzmedi. Büyük sıkıntılara katlandı, din-i mubîni İslâma çok hizmet etti. Kimsenin malı ona Ebubekir'in malı kadar faydalı olmadı. Bu fedakârlığa karşı kızı ile evlenerek Hazret-i Ebubekir'le akraba oldu... Hazret-i Aişe müstesna biriydi. Dinimizin birçok hükmü onun rivayet ettiği hadis-i şeriflerle belirlendi...

  • Rabbimiz, Musa aleyhisselâma kullarının çoğundan "bazı hususlarda" şikâyetçi olduğunu bildirdi: 1- "Benim onlara ihsan ettiğim malımdan çok cüz'i bir miktarını borç istedim. Cimrilik yaptılar, vermediler.

  • Gelecek çarşamba gecesi (23 Ocak) mübarek Mevlid Kandilini idrak edeceğiz inşallah... Rabbimize ne kadar şükretsek yine de azdır. O mübarek gecede kavuşacağımız nimetler çok büyüktür. Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz aleyhisselam dünyamızı ve bütün kâinatı o gece şereflendirdi...

  • Âlemlere rahmet olarak gönderilen, yaratılmışların en şereflisi ve üstünü Sevgili Peygamberimiz buyurdu ki: “Beni Rabbim terbiye etti; güzel bir şekilde terbiye etti!..”Daha dünyaya gelmeden ve kâinatı şereflendirmeden birkaç ay önce muhterem babaları Abdullah vefât etmişti. Yetim olarak doğdular. Melekler sordu:

  • Sahip olunan şey ne kadar kıymetli olursa onun korunması, muhafaza edilmesi de o derece önem kazanır. Eline çok kıymetli bir mücevher geçen kişi bunun nasıl korunacağını bilmelidir. Çaldırma korkusundan uykusu kaçmalıdır. Çalındığında, kırıldığında meydana gelecek olan üzüntü çoktur. Mücevherin kıymeti ne kadar çok olursa kaybolduğundaki üzüntüsü de o kadar çok olur...