Âlemlere rahmet olarak gönderilen, yaratılmışların en şereflisi ve üstünü Sevgili Peygamberimiz buyurdu ki: “Beni Rabbim terbiye etti; güzel bir şekilde terbiye etti!..”Daha dünyaya gelmeden ve kâinatı şereflendirmeden birkaç ay önce muhterem babaları Abdullah vefât etmişti. Yetim olarak doğdular. Melekler sordu:
O, EN GÜZEL ÖRNEK...
“Ey Rabbimiz binlerce senedir beklenen en son ve en büyük Peygamber babasını göremedi. Anneler yufka yürekli olduklarından umumiyetle babalar çocuklarını terbiye ederler. Bu mübarek zatı kim terbiye edecek?” Cevap alamadılar...
Altı yaşına geldiklerinde muhterem valideleri de vefat etti. Melekler yine sordular:
“Annesinden de ayrıldı, büsbütün sahipsiz kaldı. Hem yetim hem de öksüz. Onun terbiyesi ile ilgilenecek kimsesi kalmadı!..”
Bunun üzerine Yüce Rabbimiz şu cevabı verdi:
“Onu ben terbiye edeceğim. Onun terbiyesi bana aittir.”
Bizzat Allahü teâlâ tarafından terbiye edilen birinde hiçbir kusur bulunabilir mi? O bütün insanlara en güzel örnektir.
El Ahzab Suresi 21. ayeti kerimede meâlen:
“Resulullah’ta sizin için güzel örnekler vardır” buyuruluyor.
El-Kâlem Suresi 4. ayeti kerimede ise meâlen:
“Muhakkak ki sen ey habibim yüksek bir ahlâk üzeresin” hitab-ı ilâhisi, Onun nasıl terbiye olunduğunu bizlere bildirmektedir.
“EY İMAN EDENLER!..”
Onu örnek alanlar, Onun gibi yaşamaya çalışanlar, Onun sünnet-i seniyyesine tabi olanlar, insanüstü güzelliklerle melekleşmeye doğru yükselirler.
O mübarek zatın ümmetinden olma şerefine kavuştuğumuz için ne kadar sevinsek, ne kadar hamd etsek yine de azdır.
Büyük İslâm âlimlerinden Kadı İyad hazretleri buyuruyor ki:“İki şey bana o kadar şeref bahşediyor ki, tarif edemem. Bu iki şeye kavuştuğum için kendimi o kadar yükseklerde hissediyorum, sanki yıldızlar ayağımın altında gibidir.
Bunların birincisi; Rabbimin bana hitap etmesidir. Kur’an-ı kerimde insanlara hitâp iki türlüdür. Umumu ilgilendiren meselelerde; Ey insanlar veya Ey Âdemoğulları... şeklindedir. Yalnız mü’minleri ilgilendiren kısımlarda ise; Ey iman edenler... tarzındadır.
İkisinde de Rabbimin muhatabı olma şerefine ben de kavuşuyorum.Beni yücelten ikinci sebep de, o büyük şahsiyetin ümmetinden olmamdır...”Rabbimiz o mübarek zatı çok sevdiği için onun sevdiği ümmetini de çok seviyor. Bunu bilen birçok Peygamber Onun ümmetinden olmayı temenni etmişlerdir.
“BANA EN YAKIN OLANINIZ!”
Resulullah aleyhisselâm, güzel ahlâk ve edep timsâli oldukları gibi, güzel ahlâk sahibi olanları da methetmişlerdir.Meselâ bir hadis-i şerifte;“Sizden en çok sevdiğim kişi ve kıyâmet günü bana en yakın olanınız, ahlâkı en güzel olanınızdır” buyuruldu.Bir diğerinde ise şöyle buyuruluyor:“Kıyamet günü amellerin tartılacağı terâzinin hayır kefesinde güzel ahlâk kadar ağırlığı olan başka bir ibadet yoktur.”
Bazıları diyorlar ki: İnsanın nasıl boyu, şekli değiştirilemiyorsa, huyu da değiştirilemez. “Can çıkar, huy çıkmaz” demişler. “Sütle gelen, kefenle çıkar” sözleri bunu teyid ediyor. Fakat yanlıştır! Huy değiştirilemeseydi; hadis-i şerifte “Huylarınızı güzelleştiriniz” tavsiyesi yapılmazdı. Dinimizde hiç kimseye gücünün yetmediği şeyler emrolunmamıştır.
Şahin kuşları, av köpekleri eğitildikten sonra eski huylarını nasıl bırakıyor, sahiplerine sadâkatle hizmet ediyorlarsa, insanlar bunu daha rahat yapabilir... Akıllıdır, güzel ahlâkın, insanı iki cihanda da saâdete erdireceğini çok iyi bilir...