Yaratıklar Yaradanın Mesajıdır

Tarih: 2013-03-14 | Yazar : Seyyid Ahmed Arvasi | Kategori : Genel

Âlem, bir «Kitab-ı Ekber» (en büyük kitabı) dir. Yer ve gökler, bu kitabın sahifeleri, maddî, hayatî ve ruhî tezahürleri ile bütün varlık ve olaylar ise, bu kitaba yazılmış «mesajları» yahut Kur'an-ı Kerim'in ifadesi ile «âyetleri» ifade ederler. Bu büyük kitabın muhatabı da «düşünen insan»dır. Düşünen insanın rehberi de akla yol gösteren ve onu vahyin aydınlığında yürüten «Kitabullah» tır.

Madde, hayat, ruh, varlık tezahürleri olup varlıklarını Mutlak Varlık'ta bulurlar, ancak O'nunla varlıkta durabilirler. O, diledikçe vardırlar. Muhalfarz, Mutlak Varlık olmasa idi, herşey mutlak yoklukta kalacaktı, yani varlıkları muhal olacaktı. Görülüyor ki, yokluk bile ancak O'nunla «yok»tur. Allah, mutlak varlığı ile, yokluğu yokluğa mahkûm eden varlıktır. «Kur'ân-ı Kerîm'in açık hükmüne göre, «herşey O'ndan geldi, yine O'na dönecektir.»

İmam-ı Gazalî'ye göre: «Mahlûk (yaratıklar), Hâlık'ın (Yaradan'ın) anahtarıdır». Her varlık, ister madde, ister hayat, ister ruh olsun, Mutlak Varlık olan Allah'tan idrak ve şuurumuza ulaşan «âyetleri», «haberleri» ve «mesajları» ifade ederler Bunları idrâk hususunda ise insanlar, farklı gözüküyorlar. Bu idrâk, peygamberlerden «vahiy», velîlerde «ilham», mü'minlerde «basiret» ve bütün insanlarda «haberdâr» olma biçiminde derecelenmiştir.

Madde, ilâhî mesajın kâğıdı ve mürekkebi mesabesinde olup duyularımıza hitap eder. Böyle olunca, madde, Mutlak Varlıktan idrâk ve şuurumuza ulaşan veri (donne) ve uyaranların, duyu organlarımızın karakterine uyarak müşahhaslaşmasıdır. Varlık tezahürlerinin, duyu organlarımızın izafî karakteri ise ortadadır. Bu sebepten yüce peygamberimiz (O'na selâm olsun) «Rabbim bana eşyanın sırlarını aç» diye dua etmişlerdir.

Hayat, ilâhî mesajın kompozisyonu mesabesinde olup sübjektif yapımızla akraba verileri ifade eder. İdrâk ve şuurumuzun, varlık tezahürleri içinde, kendi sübjektif yapısına ve işleyişine uygun tezahürleri bulması demektir. 

Ruh ise, ilâhî mesajın ihtiva ettiği mânâ olup, Mutlak Varlık olan Allah'ın emir ve irâdesinin insanla ilgisini ifade eder. Biz ruhu, materyalistler gibi, «organizmanın fonksiyonları)» olarak tarif etmeyiz. Ruh, yüce kitabımıza göre,«Rabbani emirler» cümlesindendir. Ruhun varlığı, organizmanın varlığına bağlı değildir.Ruhun sadece,organizma ile ilgisi vardır;organizmanın dağılıp yok olması ile ruh, yok olamaz. Sevgilimizden gelen «mektubun» kaybolması veya yok olması «aramızdaki ilginin» de kaybolması ve yok olması mânâsına gelemez. İlâhî mesajın kâğıdı gibi duran organizmanın çürüyüp mahvolması ile mesajın ifade ettiği ilgiyi ve mânâyı temsil eden ruh ölmez. O sevgili diledikçe vardır.

Ne madde, ne hayat, ne de ruh tanrılaştırılabilirler. Ne de O'ndan bir parça olabilirler. İmam-ı Rabbani Ahmed Faru kî Hazretleri (1561 -1624) Allah'ı «bütün varlık tezahürlerinin ötesinde» aramamız gerektiğini ifade buyurmuşlardır. Buradaki «öte» sözü zaman ve mekân içinde düşünülmemelidir. İdrâkimize gelen herşeyin, yine idrâkimizin «ötesindeki» ebedî bir hakikati koşturma şeklinde düşünülmelidir. Madde, hayat ve ruhun gerçek mahiyetleri, mutlak varlık olan Allah'ın «zât ve sıfatlarına» yaklaştıkça çözülebilir.

Allah, mutlak varlıktır. O objektif ve sübjektif hiçbir varlık tezahürü ile ifade edilemez. Sevgiliden gelen mektubun ne kendisi, ne kâğıdı, ne kompozisyonu, ne de taşıdığı mânâ «sevgiiinin kendisi»dir. Sevgili bana «şahdamarımdan daha yakın» olduğu halde, idrâkime sonsuzca uzak duruyor. Fakat, «mesajın» O'ndan geldiği muhakkaktır. İslâm'da tasavvuf,bu sırrı kurcalamaya çalışır. Mutasavvıflar «eserde müessiri gören» aşk sarhoşluğu dönemini geçtikten sonra «sevgilinin ele geçmezliği» ile geri dönerler.




Etiketler: Seyyid Ahmed Arvasi


Yazarın (Seyyid Ahmed Arvasi) Diğer Yazıları

  • İslâm terbiyesinde “medreseler” kadar “’tekkelerin” de mühim bir yeri vardır

  • “Şeriat”, müminleri, dıştan, “tarikat” İçten “disipline ederdi”. Bu sebepten “medrese” ile “tekke ve dergâhlar” arasında bir “çatışma” değil, işbirliği esastı. 

  • "Türk milleti, yeni ihtida etmiş bir millet değildir. O en az bin yıldan beri İslâm ile müşerref olmuştur.

  • Tasavvuf ve Terbiye

    2016-02-22

    İslâm’da “sofî” kelimesinin menşei etrafında mühim tartışmalar cereyan etmiştir. Bizi, bu tartışmalar pek fazla ilgilendirmemektedir

  • İki Kavram

    2016-02-17

    İslâm’ın iki mukaddes kavramı… “Şeriat” ve “Tasavvuf… “

  • İslâm'da din, itibari, milli, mahalli veya beynelmilel bir değer değildir. İslâm, bütün zaman ve mekânların dini olarak âlemşümuldur. 

  • Hür İnsan

    2014-02-18

    Sayılarda anlaşmak kolaydır da, kelimelerde ve kavramlarda anlaşmak zordur. Bu sebepten ilim adamları, matematiği yalnız bir ilim olarak değil, "metodoloji" olarak da ele almışlardır.  

  • "Düşünen insana" saygı duyulur. "Şartlanmış insan" saygıya değer bulunmaz. Düşünen insan araştıran, "hakikate" özlem duyan kimsedir. 

  • Bundan 40 sene önce idi.Ailece Erzurum'da oturuyorduk.Ben,ortaokul son sınıfta idim.Evimiz misafirsiz kalmazdı.Akraba, eş ve dostumuz az değildi.

  • “Seni çok özledik. Galiba, derin yaralarından kan sızarak şehadet şerbetini içmeye yaklaşan bir mücahidin, bir yudum serin suya iştiyakından daha fazla bir özlem içindeyiz. 

  • Biz, genç okuyucularımıza, Batılı düşüncenin esaslarını kısaca anlatacağız. "Vahyin aydınlığından" kaçarak kendi "idrakini" gerçeğin mihengi sanan, Nietzsche' (Niçe) nin "trajik adamı", yani bir bakıma Batılı filozof, saçlarını ve sakalını yolarak düşünüyor: Acaba bilginin kaynağı objeler (esya) mi, yoksa "insan zihni" mi? İşte, her rengi ile Batı filozofisinin dimağını eriten, çatışmalara sebep olan, koskoca "felsefe tarihini" meydana getiren "temel soru" bu olmuştur. Evet bilginin kaynağı, "objet" mi, yoksa "sujet" mi? Varlığın mahiyeti nedir?

  • Fikir Sistemi

    2013-04-18

    Ülkemizde, nasıl meydana geldiği ayrı bir tartışma konusu olan "kavram kargaşalığı" belası yüzünden, gerçekten anlaşmak zorlaşmıştır. Sistem, doktrin, program, plan, strateji.. gibi kavramlar içiçe girmiş, çok defa birbirlerinin yerine kullanılır duruma getirilerek zihinler karıştırılmıştır. Oysa, bunlar farklı şeylerdir.

  • Âlem, bir «Kitab-ı Ekber» (en büyük kitabı) dir. Yer ve gökler, bu kitabın sahifeleri, maddî, hayatî ve ruhî tezahürleri ile bütün varlık ve olaylar ise, bu kitaba yazılmış «mesajları» yahut Kur'an-ı Kerim'in ifadesi ile «âyetleri» ifade ederler. Bu büyük kitabın muhatabı da «düşünen insan»dır. Düşünen insanın rehberi de akla yol gösteren ve onu vahyin aydınlığında yürüten «Kitabullah» tır

  • Madde, hayat ve ruh, itibarî (relatif) varlıklardır, Mutlak Varlık ise sadece Allah...İtibarî ve izafî varlıklar, yokolan varlıklar demek değildir. Varlıklarını Mutlak Varlığa borçludurlar. O'nunla vardırlar, O'nunla varlıkta durmaktadırlar

  • Kur'ân-ı Kerîm'in muhatabı, herhangi bir kavim, zümre ve sınıf değildir. O, bütün âlemlere ve bütün insanlara hitap eder. Yüce Kitabımız'da sıksık« Ya! Ben-i Âdeme.» (Ey! Adem-oğulları) ve «Ya! Eyyühennasü» (Ey! İnsanlar) hitabına rastlarız...

  • Felsefe» ayrı şeydir. «Din» ayrı şeydir. Bunlar arasında fark bulamayanlar, ya cahildir, yahut ard niyetli...

  • İnsanlardan gayrı varlıklar, sanki bilmekten çok bilinmek için yaratılmışlardır. Onlar. insan gibi bilmenin çilesini yaşamıyorlar.

  • İnsanlığın içinde bulunduğu “ahvalı” düşündüm de Şanlı Peygamberimi ve 0’nun aziz kadrosunu özledim. Şu anda, hepimiz, o’na ne kadar muhtacız!

  • Bir milletin hayatında "aydınların" çok önemli bir yeri vardır. Bir millet, sayıca ne kadar çok, kültürce ne kadar zengin olursa olsun, kendine öncülük edecek "aydın kadrolara" muhtaçtır.

  • İslâm dini, kendinden önce gelen bütün peygamberleri tasdik eder ve hepsini saygı ile anar.Bununla beraber, Bu yüce peygamberlere ait tebliğlerin bozulduğuna ve artık işe yaramaz duruma getirildiğine inanır.

  • İslam'da Tasavvuf

    2012-12-28

    İslâm'da tasavuf, ne Budizmin «Nirvanasına», ne Hıristiyanların «mistisizmine», ne Yahudi'nin «kabalizmine», ne Auguste Comte'un «insanlık dinine», ne de Spinoza'nın «panteizmine» benzer. Böyle bir benzerlik arayanlar, ya cahil olmalı, yahut ard niyetli...