1986 yılından bu yana Diyanet İşleri Başkanlığınca her yıl Ekim ayının ilk haftası ‘CAMİLER VE DİN GÖREVLİLERİ HAFTASI ‘ olarak kabul edilmiştir.
Müslüman’ın fert, cemiyet, ruh ve gönül aleminde çok büyük bir etkiye sahip olup, adeta Müslüman halkın et ve kemiğiyle kaynaşan ve inanan insanları o ölçüde de ruh ve bedenleri ile birleştiren, kaynaştıran CAMİ’yi daha iyi anlamak, verdiği İlahi ve cihan şümul mesajları daha iyi kavramak için ‘CAMİ RUH VE ŞUURUNU’ toplumda daha iyi yerleştirmek için inanan kimseye büyük görevler düşmektedir.
Toplumu DİN ve dini konularda aydınlatmak gibi ulvi bir vazifeyi omuzlamış DİYANET CAMİASININ bir ferdi olarak Camiler Haftasında, toplumumuza konularında bazı aydınlatıcı bilgiler vererek camilerimizin hal lisanıyla verdiği bazı mesajları ve Din hizmetini yapan DİN GÖREVLİLERİNİN omuzladıkları ulvi görevi dikkatlere arz edebilirsek, camiler ve Din Görevlileri haftasında hedeflenen maksatlara bir nebze ulaşmış olacağız.
CAMİ NEDİR VE BİZE HANGİ MESAJLARI VERMEKTEDİR…
CAMİ, cemeden, toplayan, birleştiren anlamlarına gelen bir kelime olup toplanılan yerdir. MESCİD, secde edilen yerdir. Bu iki kelime şu gerçeği ifade etmektedir : ‘’Müslümanlar toplanmalı ve yüce YARATICILARI’na tam teslimiyetle secde etmelidir.’’
CAMİLER , dünyaya gönderilmiş ve yaratılış gayesini bilen, sonsuz nimetleriyle kendisini tanıttırmak isteyen YÜCE YARATICI’yı tanıyan, onun hayat bahşeden nizamı’na teslim olan, aynı PEYGAMBER’e, aynı KİTAB’a inanan, aynı kıbleye yönelen ve aynı ilahi davaya gönül veren İNSANLAR’ı ; renkleri, dilleri, ırkları, sınıfları, mevkileri, servetleri ne olursa olsun bir araya getiren, birleştiren, kaynaştıran, sosyal adaletin ve gerçek eşitliğin uygulandığı yegane uygulama merkezidirler.
CAMİLER, bir emme-basma tulumbası gibi halkın içinden müminleri toplar, sonra onları yine yerine dağıtır. Böylece halkın imanı tazelenir ve her zaman dipdiri kalır.
CAMİLER, mihrabıyla bir mabed, minberiyle bir tebliğ yeri ve kürsüsü ile bir okudur.
CAMİLER, halk ruhunun sağlığını koruyan ilahi kuruluşlardır.
CAMİLER, hayatımızda kıblegahımız olan KABE’nin birer sembolü ve birer şubesidirler. Kıble Müslüman’ın hayatına yön verdiği ve Müslüman her şeyi ile ona yöneldiği gibi, CAMİLER de inana’nın hayatına yön veren kutsi mekanlardır.
CAMİLER, bulunduğu yerin dindarlık ve medeniyet göstergesidir
CAMİLER, Müslüman için Hz. NUH’un gemisi gibi kurtuluşu, Hz. MUSA’nın asası gibi galibiyeti, Hz. İBRAHİM’in sofrası gibi bolluk ve bereketi, Hz. MUHAMMED(sallahu aleyhi vesellem)’ın SEVR mağarası gibi huzur ve emniyeti temsil etmektedirler. Kısacası CAMİLER, İslam varlığının alameti, şiarı, silinmeyen ve değişmeyen tapularıdırlar.
Dünyayı, kötülük, bozgunculuk ve rezalet dalgalarının sardığı, uçsuz, bucaksız bir denize benzetirsek,CAMİLER; bu denizin ötesine, berisine serpiştirilmiş KURTULUŞ ADALARIDIR. Buralar müminlerin ALLAH’a yükselen samimi sesleniş ve yakarışları ile kurtuluşa erdikleri ve günahlardan kurtuldukları birer rahmet ve mağfiret mekanlarıdır.
CAMİLER, imansızlık, ahlaksızlık, günah, isyan ve rezalet denizinde boğulmakla karşı karşıya kalan insanı, bu acınacak halden selamet sahiline çıkaran, içinde burcu burcu huzur, saadet ve sevgi kokan birer İlahi SEFİNE ve GEMİDİRLER…
CAMİLER, fert için toplumla kaynaşma yeri olduğu gibi, TOPLUM için ise, ümmetleşme bilincinin kazanıldığı yerlerdir. Bu sebeple RESULULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem), Medine’ye yerleşmesiyle buradaki İslam toplumunu kuvvetlendirmek ve birbirine kenetlemek amacıyla attığı ilk adım bir MESCİD yapmak olmuştur. Çünkü Müslümanlar arasındaki cemaatleşme bilinci ancak böyle gerçekleşebilirdi.
ALLAH’ın yeryüzündeki evleri diye anılan bu kutsal mekanlar içerisinde, bir İLAHİ ATMOSFER mevcuttur. Bu ilahi atmosfer Müslüman ferdi İslam toplumu’nun kopmaz bir parçası haline getirir.
Bu ilahi mekanlar’ın semtine uğramayanlar, kendilerini bu muazzam ilahi atmosferin dışına itmiş olurlar. Böyle olunca da bir saadet toplumu olan İslam toplumundan yabancılaşarak, bu toplumdan kopma mutsuzluğunu yaşarlar. Sevgili Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in : hadis-i şerifi bunu ispatlamaktadır.